Tag Archives | özgür yazılım

Musix GNU+Linux 3.0.1

FSF’nin www.gnu.org adresinde sıraladığı yalnızca özgür yazılım kullanan ve öneren GNU/Linux dağıtımlarından biri olan müzisyenler için tasarlanmış Debian GNU/Linux tabanlı Musix GNU+Linux’un, 14 Ocak 2014 tarihinde duyurulan 3.0 sürümünün bir güncelleştirilmesi olan 3.0.1 sürümü, Marcos Guglielmetti tarafından duyuruldu. Musix GNU+Linux geliştirme ekibinin 3.0.1’i sunmaktan gurur duyduğunu söyleyen Guglielmetti; hazırlanan kalıplarla USB veya DVD medyalarla önyüklemenin desteklendiğini belirtti. Sisteme Kdenlive 0.9.6 gibi bazı video editörlerinin eklendiğini söyleyen Guglielmetti; Fransızca ve Sırpça dil desteği sağlandkığını, bunun yanında bazı küçük KDE masaüstü hatalarının çözüldüğünü ifade etti. Musix GNU+Linux 3.0.1 hakkında ayrıntılı bilgi edinmek için sürüm duyurusunu inceleyebilirsiniz.

Continue Reading →

Musix GNU+Linux 3.0.1 edinmek için aşağıdaki linklerden yararlanabilirsiniz.

0

Dragora GNU/Linux 2.2

FSF’nin www.gnu.org adresinde yalnızca özgür yazılım kullanan ve öneren GNU/Linux dağıtımları listesinde yer alan Dragora GNU/Linux‘un varsayılan masaüstü ortamı Xfce olan özgür 2.2 sürümü, Matias Fonzo tarafından duyuruldu. Kod adı “Rafaela” olan Dragora GNU/Linux 2.2’yi duyurmaktan çok mutlu olduğunu söyleyen Fonzo; Dragora’nın çok platformlu ve çok amaçlı bir işletim sistemi sağlama niyeti ile sıfırdan yaratılan güçlü ve güvenilir bir GNU/Linux dağıtımı olduğunu ifade etti. 100% özgür yazılım ile oluşturulan sistemin geliştirilmesinde kararlılık, hataların düzeltilmesi ve güvenlik güncellemelerinin gerçekleştirilmesi konularına odaklanıldığını belirten Fonzo; iyileştirmelerin özellikle sistem yükleyicisi, paket sistemi ve Runit üzerinde meydana geldiğini söyledi. 3.2.15 özgür Linux çekirdeği üzerine yapılandırılan sistemle birlikte kullanıcıya Xfce 4.8+, IceWM 1.3.7, ve ScrotWM 0.10.0 masaüstü ortamlarının sunulduğunu söyleyen Fonzo; sistemin GCC 4.5.3, Glibc 2.13+, xorg-server 1.11.4, GNU IceCat 10, IcedTea6 gibi paketleri içerdiğini belirtti. Dragora GNU/Linux 2.2 hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek için sürüm duyurusunu inceleyebilirsiniz.
Continue Reading →

Dragora GNU/Linux 2.2 edinmek için aşağıdaki linklerden yararlanabilirsiniz.

0

Copyleft Nedir?

Copyleft, bir programın (veya başka bir çalışmanın) özgür yazılım haline getirilmesi, programın tüm değiştirilmiş ve genişletilmiş sürümlerinin de özgür yazılım haline getirilmesi için genel bir yöntemdir. Bir programı özgür hale getirmenin en basit yolu, telif hakkını kaldırıp programı kamu malı haline getirmektir. Bu istekleri bu yöndeyse insanların programı ve iyileştirmeleri paylaşmalarını sağlar. Ancak bu durum ayrıca işbirliği yapmayan insanların programı özel mülk yazılıma dönüştürmesine de neden olur. Bu insanlar, çok sayıda ya da az sayıda değişiklik yapar ve programı özel mülk bir ürün olarak dağıtırlar. Programı bu değiştirilmiş biçimde alan insanlar, özgün yazarın onlara sağladığı özgürlüğe sahip olamazlar; aradaki insanlar bu özgürlüğü yoketmiştir.

Continue Reading →

GNU Projesinde, hedefimiz, tüm kullanıcılara, GNU yazılımını yeniden dağıtmaları ve değiştirmeleri için özgürlük sağlamaktır. Aradaki insanlar özgürlüğü yokederlerse, birçok kullanıcıya sahip olduğumuz halde, bu kullanıcıların özgürlüğü olmayacaktır. Bu nedenle, GNU yazılımını kamuya açık hale getirmek yerine, “copyleft” uygularız. Copyleft, değiştirerek ya da değiştirmeyerek yazılımı dağıtan kimsenin, yazılımı kopyalamak ve değiştirmek isteyen kimselere bu özgürlüğü aktarmaları gerektiğini söyler. Copyleft, her kullanıcının özgürlüğe sahip olmasını garantiler.

Copyleft ayrıca diğer programcıların özgür yazılım eklemesi için bir güdü de oluşturur. GNU C++ derleyicisi gibi önemli özgür programlar yalnızca bu nedenden dolayı varlar.

Copyleft ayrıca geliştirdiği özellikleri özgür yazılıma aktarmak isteyen programcıların bunu yapması için izin almalarına da yardımcı olmaktadır. Bu programcılar, daha fazla para kazanmak için hemen hemen her şeyi yapacak olan firmalar ya da üniversiteler için çalışmaktadır. Bir programcı, değişikliklerini kamuya aktarmak isteyebilir ancak işvereni, değişiklikleri özel mülk bir yazılım ürününe aktarmak isteyebilir.

İşverene, gelişmiş sürümün özgür yazılım hariç olmak üzere dağıtılmasının yasadışı olduğunu açıkladığımızda, işveren, genelde bu yazılımı çöpe atmak yerine özgür yazılım olarak dağıtmayı tercih etmektedir.

Bir programı copyleft etmek için, ilk olarak telif hakkının olduğunu ifade ederiz; daha sonra yalnızca dağıtım terimleri değişmemişse, bu programdan elde edilen herhangi bir programın ya da bu program kodunun kullanım haklarının, değiştirme ve yeniden dağıtım haklarının herkese verildiği yasal bir araç olan dağıtım terimlerini ekleriz. Bu nedenle, kod ve özgürlükler yasal olarak ayrılamaz hale gelir.

Özel mülk yazılım geliştiricileri, telif hakkını kullanıcıların özgürlüğünü almak için kullanmaktadır; biz ise telif hakkını kullanıcıların özgürlüğünü garanti etmek için kullanmaktayız. İsmini, “telif hakkı”ndan [:copyright] “copyleft”’e çevirmemizin nedeni budur.

Copyleft program üzerinde telif hakkını kullanmanın bir yoldur. Telif hakkında vazgeçmek anlamına gelmez; gerçekte, telif hakkından vazgeçmek copylefti imkansızlaştıracaktır. Copyleft kelimesindeki “left” ifadesi; İngilizce’deki “to leave” (terketmek, bırakmak) fiiline bir referans değildir; sadece “right” yönünün tersi yönü temsil etmektedir.

Copyleft genel bir kavramdır; ayrıntıları doldurmanın çeşitli yolları vardır. GNU Projesinde, kullandığımız özel dağıtım terimleri, GNU Genel Kamu Lisansı’nda (HTML olarak, metin olarak, ve Texinfo biçimlerinde erişebilirsiniz) mevcuttur. GPU Genel Kamu Lisansı sıklıkla kısaca GNU GPL olarak adlandırılır. Ayrıca İnternette GNU GPL hakkında Sıklıkla Sorulan Sorular sayfası var. Ek olarak FSF’nin katılımcılardan gelen telif hakkı görevlerini niçin aldığına ilişkin bilgileri de okuyabilirsiniz.

Alternatif bir copyleft biçimi olan GNU Kısıtlı Genel Kamu Lisansı (LGPL)(HTML, metin, ve Texinfo biçimleri) bazı (ama hepsi değil) GNU kütüphanelerine uygulanmaktadır. LGPL’i uygun kullanmak için daha fazlasını öğrenmek üzere, lütfen Neden bir sonraki kütüphaneniz için Lesser GPL kullanmamalısınız yazısını okuyun.

GNU Özgür Belgeleme Lisansı (FDL) (HTML, metin ve Texinfo) değiştirilmiş ya da değiştirilmemiş ticari olan ya da olmayan biçimde herkese kopyalama ve yeniden dağıtma etkili özgürlüğünü sağlamak için bir kılavuzda, kitapta ya da başka bir belgede kullanılması hedeflenen bir copyleft biçimidir.

Uygun lisans bir çok rehberde, ve her bir GNU kaynak kodu dağıtımında içerilmiştir.

Bütün bu lisanslar kendi çalışmalarınıza, sizin telif hakkı sahibi olduğunuz varsayımıyla, rahatlıkla uyarlayabileceğiniz şekilde tasarlanmıştır. Uyarlama için lisansları değiştirmenize gerek yoktur, sadece çalışmada lisansın bir kopyasını barındırmanız, ve kaynak kodlarda uygun bir şekilde lisansa yönelik bildirimleri eklemeniz yeterlidir.

Birçok farklı program için aynı dağıtım terimlerinin kullanılması, çeşitli farklı programlar arasında kodun kopyalanmasını kolaylaştırmaktadır. Tümü aynı dağıtım terimlerine sahip oldukları için, terimlerin uyumlu olup olmadığının düşünülmesine gerek yoktur. Kısıtlı GPL, sürüm 2, dağıtım terimlerini genel GPL olarak değiştirmenize izin veren bir eklemeyi içerir, böylece kodu, GPL tarafından kapsanan başka bir programa kopyalayabilirsiniz. Lesser GPL’nin sürüm 3’ü, GPL sürüm 3’e bir istisna olarak eklenmiştir, uyumluluk böylece otomatikleşmiştir.

Eğer programınızı GNU GPL veya GNU LGPL ile copyleft yapmak istiyorsanız, lütfen lisans açıklamaları sayfasını tavsiyeler için ziyaret edin. Seçtiğiniz lisansın tüm metnini kullanmanız gerektiğini unutmöayın. Her biri bütündür, ve kısmi kopyalara izin verilmemektedir.

Eğer kılavuzunuzu GNU FDL ile copyleft yapmak isterseniz, lütfen FDL metnininsonundaki yönergeleri, ve GFDL açıklamalar sayfasını inceleyin. Tekrar, kısmi kopyalara izin verilmemektedir.

gnu.org

0

Yazılımın Neden Sahibi Olmamalıdır?

Sayısal bilgi teknolojisi, bilginin güncellenmesini ve kopyalanmasını kolaylaştırarak insanlığa katkıda bulunmaktadır. Bilgisayarlar bu işlemleri hepimiz için daha kolay hale getirmeyi vaad etmektedirler. Bu kolaylaştırma, herkes tarafından istenmemektedir. Telif hakları sistemi yazılım programlarına, çoğunun yazılımının olası faydalarını kamudan saklama gayesinde bulunan “sahip” verir. Kullandığımız yazılımların yalnızca kendileri tarafından kopyalanabilir ve değiştirilebilir olmasını istemektedirler. Telif hakları sistemi matbaa ile eşzamanlı gelişmiştir— kopyalamaya seri üretimi getiren teknoloji. Telif hakları sistemi bu teknoloji ile uyum içindeydi çünkü burada söz konusu olan sadece seri ve yüksek hacimli üretim yapabilecek kopyalayıcıların kısıtlanmasıydı. Bu sistem, kitap okurlarının özgürlüğünü kısıtlamıyordu. Baskı makinasına sahip olmayan sıradan birf okur, kitabını ancak kalem ve mürekkep kullanarak kopyalabilirdi ve bunun için çok az okur suçlanmıştı.

Continue Reading →

Sayısal teknoloji matbaaya göre çok daha esnektir: bilgi bir kez sayısal hale sokulduktan sonra kolayca kopyalanarak başkaları ile paylaşılabilir. İşte tam da bu esneklik telif hakları gibi bir sistem ile uyumsuzluğa yol açar. Günümüzde yazılım telif haklarının uygulanması için giderek artan şiddette tedbirlerin alınmasına da bu uyumsuzluk yol açmaktadır. Yazılım Yayıncıları Birliği’nin (Software Publishers Association – SPA) şu dört uygulamasına bakalım:

  • Arkadaşınıza yardım etme amacıyla dahi olsa yazılım sahiplerine itaat etmemenin yanlış olduğunu vurgulayan yoğun propaganda.
  • İş ya da okul arkadaşlarını gizlice şikayet edecek ispiyoncularla işbirliğine gidilmesi.
  • İşyerlerine ve okullara (genellikle polis yardımı ile) yapılan baskınlar ve insanlardan kanun dışı kopyalama yapmadıklarına dair kanıt istenmesi.
  • MIT‘den David LaMacchia gibi kişilerin, bırakın yazılım kopyalamayı (herhangi bir şey kopyaladığı için suçlanmadı), sadece kopyalama cihazlarını açıkta bırakmaları ve bunların kullanımını sansürlemedikleri gerekçeleri ile resmen suçlanmaları (ABD devleti tarafından, SPA’nın talebi üzerine).

Bu uygulamalar, her kopyalama makinasının başında izinsiz kopyalamayı engellemek üzere bir görevli bulunan ve vatandaşlarının bilgiyi gizlice kopyalayıp el altından ‘samizdat’ olarak dağıtmak zorunda kaldığı eski Sovyetler Birliği’ndeki uygulamaları andırmaktadır. Elbette aralarında bir fark var: Sovyetler Birliği’ndeki bu uygulamaların amacı politikti, ABD’de ise asıl amaç kârdır. Ancak bizi etkileyen amaçlar değil eylemlerdir. Her ne sebeple olursa olsun bilgi paylaşımının engellenmek istenmesi benzer yöntemlere ve sert uygulamalara yol açmaktadır.

Yazılım sahipleri bilgiyi kullanma hakkımızı kontrol etmek için pek çok çeşit görüş hazırlarlar:

  • Terim karmaşası yaratmak.Sahipler, “korsanlık” ve “hırsızlık” gibi kötü çağrışımlı sözcüklerin yanı sıra “fikri mülkiyet” ve “zarar” gibi hukuki terimleri kullanarak kamuoyuna belirli bir düşünce şeklini dayatmaya çalışmaktadırlar— programlar ile fiziksel nesneler arasında bir basit benzetme.Fiziksel nesnelerin mülkiyetine dair fikir ve içgüdülerimiz, bu nesnelerin sahibinin elinden alınmalarının> doğru bir şey olup olmadığı üzerine kuruludur. Bir şeyin kopyalanmasına direk olarak ilgilendirmez. Yine de yazılım sahipleri birebir aynı mülkiyet kavramlarını uygulamamızı istemektedirler.
  • Abartma.Sahipler, kullanıcılar programları izinsiz olarak kopyaladıklarında “zarar” gördüklerini veya “ekonomik kayba” uğradıklarını söylerler. Ancak kopyalama yazılım sahibi üzerinde doğrudan bir etkiye yol açmaz ve kimseye zarar vermez. Yazılım sahibi, ancak yazılım için para ödeyecek bir kullanıcı bunun yerine kopyalamayı tercih ederse bir kayba uğrayabilir.Biraz düşünürsek görürüz ki çoğu kişi kopyaladığı şeyi para karşılığı satın alacak değildir. Buna rağmen yazılım sahipleri sanki herkes bir kopyayı satın alacakmış gibi ‘kayıp’larını hesaplarlar. Buna en nazik ifade ile abartmak denir.
  • Kanun.Yazılım sahipleri sık sık kanunların mevcut durumundan ve bizi tehdit etmek için kullanabilecekleri cezalardan bahsederler. Bu yaklaşım, içinde günümüz yasalarının sorgulanamaz bir ahlak öğretisi olduğu düşüncesini barındırır—aynı zamanda da söz konusu cezaları (hiç kimsenin varlıklarından sorumlu olmadığı) doğa yasaları olarak kabul etmemiz beklenir.Bu ikna etme yöntemi eleştirel düşünceye fazla dayanamaz, alışılmış düşünsel pratikleri kuvvetlendirmeye yöneliktir.

    Kanunların haklı/haksız ayrımı getirmediği aşikardır. Her Amerikalı hatırlamalıdır ki, 1950’lerde, pek çok eyalette bir siyahi kişinin otobüsün ön kısmında oturması kanunen yasak idi ancak bunun haklı olduğunu ancak ırkçılar iddia edebilir.

  • Doğal haklar.Yazarlar genellikle yazdıkları programlar ile aralarında özel bir bağ bulunduğunu ve bu sebepten dolayı programla ilgili istek ve çıkarlarının geriye kalan herkesinkinden—hatta dünyanın geriye kalanından daha önemli olduğunu savunurlar. (Genellikle yazılımın kopyalama hakkına sahip olan yazarı değil, bir şirkettir, ancak bu çelişkiyi görmezden gelmemiz beklenir.)Bu iddiayı bir etik aksiyomu olarak sunanlara—yazar sizden daha önemlidir aksiyomu—kendim de kayda değer bir yazılım geliştiricisi olarak ancak bu iddianın saçma olduğunu söyleyebilirim.

    Ancak insanlar bu doğal haklara dair iddiaları iki sebepten ötürü mantıklı bulmaya eğilimlidir.

    Birinci sebep fiziksel nesnelere benzetme eğilimidir. Ben makarna makarna pişirdiğimde bunu bir başkası yerse itiraz ederim çünkü öyle bir durumda ben yiyemem. Karşımdakinin eylemi ona fayda sağladığı ölçüde bana zarar verir; içimizden sadece biri makarna yiyebilir, o halde soru şudur: kim? Aramızdaki en küçük bir ayrım dahi etik dengenin değişmesini getirir.

    Yukarıdaki durumdan farklı olarak benim yazdığım bir programı çalıştırmanız ya da değiştirmeniz sizi doğrudan etkilerken beni ancak dolaylı yoldan etkiler. Bir arkadaşınıza verdiğiniz kopya sizi ve arkadaşınızı beni etkilediğinden daha çok etkiler. Böyle şeyleri yapmamanızı söyleme gücüne sahip olmamalıyım. Hiç kimse olmamalı.

    İkinci sebep ise yazarların doğal hakları olması gerektiği kuramının, toplumumuzun kabul edilmiş ve sorgulanamaz bir geleneği olarak insanlara anlatılmış olmasıdır.

    Tarihi açıdan bakarsak tam tersi durumun söz konusu olduğunu görürüz. ABD Anayasası oluşturulurken yazarların doğal haklara sahip oldukları fikri öne sürülmüş fakat kesin ve net şekilde reddedilmişti. İşte bundan ötürü ABD Anayasası telif hakları sistemine izin verir ancak bunu şart koşmaz. Telif hakkının geçici olmak zorunda olduğunun belirtilmesinin sebebi de zaten budur. Yine ABD Anayasa’sında telif hakkının amacının yazarı ödüllendirmek değil, gelişmeyi teşvik etmek olduğu belirtilmiştir. Telif hakkı kısmen yazarı ve daha fazla da yayıncıları ödüllendirir ancak bu ödüllendirmenin amacı davranış değişikliğini sağlamaktır.

    Toplumumuzun asıl geleneği telif hakkının kamunun doğal haklarına tecavüz ettiği yönündedir—ve telif hakkına ancak uzun vadeli kamu yararı yüzünden izin verilmektedir.

  • Ekonomi.Yazılımların sahipli olması gerektiği iddiası ile ilgili olarak öne sürülen son görüş ancak bu şekilde daha çok yazılım üretmenin mümkün olacağı düşüncesidir.Diğerlerine kıyasla bu görüş biraz daha mantıklı bir yaklaşım gibi durmaktadır. Geçerli bir hedefe yöneliktir—yazılım kullanıcılarını tatmin etmek. İnsanların bir şeyi üretmelerinin karşılığını iyi bir şekilde almaları halinde o şeyden daha çok ürettikleri deneysel olarak gözlemlenebilir.

    Ancak ekonomik görüşün bir kusuru vardır: farkın sadece ne kadar para ödendiği ile ilgili olduğu varsayımına dayanır. Bu varsayıma göre bizim istediğimiz yazılım üretimidir, yazılımın sahibi olsun ya da olmasın.

    İnsanlar bu varsayımı olduğu gibi kabul ederler çünkü fiziksel nesnelere dair deneyimlerimizle uyumludur. Bir sandviçi ele alalım. Eşdeğer bir sandvici bedava ya da fiyatını ödeyerek alabilirsiniz. Eğer böyle ise iki eylem arasındaki tek fark ödediğiniz paradır. Satın almak zorunda olmanız ya da olmamanız sandvicin tadını, besleyici değerini değiştirmez ve her halükarda o sandvici sadece bir kez yiyebilirsiniz. Sandivici bir sahipten satın alıp almamanız bu eylemin ardından cebinizde kalan para dışında başka hiçbir şeyi doğrudan etkileyemez.

    Bu düşünce her fiziksel nesne için geçerlidir—bir sahibinin olup olmaması onun ne olduğunu doğrudan etkilemez ya da onu aldıktan sonra onunla ne yapacağınızı.

    Ancak eğer bir programın sahibi varsa bu onun ne olduğunu ve onu satın alırsanız onunla ne yapacağınızı etkiler. Buradaki fark sadece para farkı değildir. Yazılımların sahiplerinin bulunması sistemi, bu sahiplerin bir şey üretmesini sağlar ancak üretilen şey toplumun ihtiyaç duyduğu şey değildir. Bu da hepimizi etkileyen korkunç bir etik kirliliğe yol açar.

Toplumun neye ihtiyacı vardır? Vatandaşlarının sorunsuzca erişebileceği bilgiye ihtiyacı vardır—örneğin insanların sadece çalıştırabilecekleri değil aynı zamanda okuyabilecekleri, düzeltebilecekleri, uyarlayabilecekleri, geliştirebilecekleri programlar. Ancak yazılım sahiplerinin sunduğu, genellikle inceleyemeyeceğimiz ya da değiştiremeyeceğimiz bir kara kutudan ibarettir.

Toplumun aynı zamanda özgürlüğe ihtiyacı vardır. Bir programın bir sahibi olduğunda insanlar hayatlarının bir bölümü üzerindeki kontrolü kaybetmiş olurlar.

Tüm bunların ötesinde toplumun ihtiyacı olan şey vatandaşlar arasındaki gönüllü işbirliği ruhunun pekiştirilmesidir. Yazılım sahipleri, bizler komşularımıza doğal olarak yardım ederken bu yaptığımız şeyin “korsanlık” olduğunu söylediklerinde toplumumuzun ruhunu kirletmiş olurlar.

Bu yüzden özgür yazılımdan bahsederken kast ettiğimiz özgürlük kavramıdır; fiyat kavramı değil.

Sahiplerin öne sürdüğü ekonomik görüş hatalıdır ancak ekonomi meselesi gerçek bir meseledir. Bazı insanlar sırf işin zevkinden ve getireceği ruhsal tatmin, şöhret gibi şeylerden ötürü faydalı yazılımları geliştirirler ancak bu insanların geliştirdiklerinin ötesinde yazılımları istiyorsak para bulmamız gerektiği doğrudur.

10 yıldır özgür yazılım geliştiricileri para bulmak için bazı yöntemleri denemiş ve bazen başarılı olmuşlardır. Kimsenin çok zengin olması şart değildir; ortalama bir Amerikan ailesinin geliri yıllık olarak yaklaşık 35.000$’dır ve bu miktarın programlamadan çok daha zevksiz işler için bile yeterli motivasyonu sağladığı görülmüştür.

Yıllar boyunca, ta ki bir üniversite vakfı bunu gereksiz kılana dek, geliştirmiş olduğum özgür yazılımlara talebe yönelik özelleştirmeler yaparak hayatımı kazandım. Eklediğim her özellik süreç içinde standart sürüme de eklendi ve böylece halka sunuldu. Müşterilerim, bireysel olarak öncelikli olduğunu düşündüğüm özellikleri bir an önce geliştirmem yerine kendi ihtiyaçları için gerekli olan özellikleri geliştirmem için bana para ödediler.

Bazı özgür yazılım geliştiricileri teknik destek hizmeti satarak para kazanmaktadır. 50 kişiyi istihdam eden Cygnus Support [bu yazı yazıldığı esnada], yaptığı hesaplara dayanarak personelinin vaktinin %15’inin özgür yazılım geliştirmeye gittiğini belirtmektedir — bir yazılım firması için kayda değer bir oran.

Aralarında Intel, Motorola, Texas Instruments ve Analog Devices’ında bulunduğu bazı şirketler bir araya gelerek C dili için özgür GNU derleyicisinin geliştirilmesi amacı ile finansal destek vermişlerdir. Bu arada Ada dili için GNU derleyicisi ABD Hava Kuvvetleri tarafından parasal olarak desteklenmektedir çünkü bu kurum kaliteli bir derleyiciye sahip olmanın en düşük maliyetli yolu olarak bunu görmektedir. [Hava Kuvvetleri parasal desteği bir süre önce bitmiştir, şu anda GNU Ada derleyicisi çalışmaktadır ve bununla ilgili bakım ve geliştirmeler ticari olarak desteklenmektedir.]

Bunlar küçük örneklerdir, özgür yazılım hareketi henüz yolun başındadır. Ancak ABD’deki dinleyici tarafından desteklenen radyo örneğinde de görüldüğü gibi kullanıcıları para ödemeye zorlamadan da büyük eylemleri başarmak mümkündür.

Günümüzde yaşayan bir bilgisayar kullanıcısı olarak bir mülk program kullanıyor olabilirsiniz. Eğer arkadaşınız sizden bir kopya isterse onu reddetmek doğru olmaz. İşbirliği telif hakkından daha önemlidir. Ancak yeraltı olarak da tabir edebileceğimiz gizli kapaklı işbirliği iyi bir topluma yol açmaz. Kişi hayatı dürüstçe, açık bir şekilde ve gururla yaşamalıdır; bu da mülk yazılımlara “Hayır” demektir.

Yazılım kullanan diğer insanlarla açık açık ve özgür şekilde işbirliğine gitmeyi hak ediyorsunuz. Yazılımın nasıl çalıştığını öğrenmeyi hak ediyorsunuz ve öğrencilere bu bilgiyi öğretmeyi hak ediyorsunuz. Yazılım bozulursa takdir ettiğiniz bir programcıyı tutup onu düzeltebilmeyi hak ediyorsunuz.

Özgür yazılımı hak ediyorsunuz.

gnu.org

0

Dragora GNU/Linux 2.1

FSF’nin www.gnu.org adresinde yalnızca özgür yazılım kullanan ve öneren GNU/Linux dağıtımlarının bir listesini çıkardığını; temel ölçütün ilgili dağıtımların özgür olmayan uygulamaları, programlama platformlarını, sürücüleri veya yazılımları reddetmeleri olduğunu haber yapmıştık. Bu dağıtımlardan biri olan Dragora GNU/Linux’un 2.1 sürümü, Matias Fonzo tarafından duyuruldu. Dragora GNU/Linux’un 2.1 sürümünü duyurmaktan çok mutlu olduğunu söyleyen Fonzo, Dragora’nın çok platformlu ve çok amaçlı bir işletim sistemi sağlamak amacıyla sıfırdan oluşturulan güçlü ve güvenilir bir GNU / Linux dağıtımı olduğunu ifade etti. Sistemin %100 özgür yazılımlarla oluşturulduğunun altını çizen Matias Fonzo, bu sürümle birlikte 64-bit’lik versiyonu da kullanıma sunduklarını sözlerine ekledi. Basit ve güçlü bir paket sistemi ile gelen Dragora GNU/Linux 2.1, 2.6.34.7 Linux çekirdeği üzerine yapılandırılmış bulunuyor. GNU C Compiler Collection 4.5.1 ve GNU C kütüphanesi 2.12.1 ile gelen sistem ayrıca; Xorg 7.6, Xfce 4.8 pre2 ile yamaları, Icewm ve Scrotwm’u içeriyor. Sisteme Bluetooth alt tarayıcı desteği ile birlikte, daha iyi yazdırma ve bunun yanında tarayıcı desteği de eklenmiş bulunuyor. Dragora GNU/Linux 2.1 hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek için sürüm duyurusunu inceleyebilirsiniz.
Continue Reading →

Dragora GNU/Linux 2.1 edinmek için aşağıdaki linklerden yararlanabilirsiniz.

0