Archive | GNU/Linux İpuçları

Açık kaynak, neden özgür değil?

Richard Stallman GNU‘yu kurarak Özgür Yazılımı başlatan kişi olmuştur. Özgür yazılım felsefesinin gelişmesiyle birlikte farklı farklı konseptler ve lisanslar ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri de “Açık Yazılım” kavramıdır. Farkedilmeden yapılan genel bir hata, açık yazılımla özgür yazılım felsefesinin birbirine karıştırılmasıdır. Bu terimler birbirine yakın olmakla birlikte, aynı kapıya çıkmaz. Richard Stallman tarafından kaleme alınan “Why ‘Open Source’ misses the point of Free Software” (“‘Açık Kaynak’ neden Özgür Yazılım noktasını kaçırıyor?”) isimli makale açık yazılımın, özgür yazılım olması gerekmediğini gösteren bir eleştiridir. Yazıyı dilimize kazandırdığı için Duygu DEMİRBAŞ‘a teşekkürler…

Continue Reading →

‘Açık Kaynak’ neden özgürlük noktasını kaçırıyor?

Yazılımı “özgür” olarak adlandırdığımızda, kullanıcının kendi temel özgürlüğüyle ilgili oldugunu ifade ediyoruz: onu çalıştırmak için, onunla çalışmak ve geliştirmek için ve onu değişiklikleri veya eski haliyle yeniden dağıtmak için özgürlük. Bu bir özgürlük meselesidir, fiyat değil. Bu yüzden “bedava bira” olarak değil “konuşma özgürlüğü” gibi düşünmelisiniz.

Bu özgürlükler gerçekten çok önemlidir ve çok yararlıdır sadece kullanıcıların hatrı için değil, çünkü bu onları sosyal dayanışmaya teşvik eder bu paylaşma ve iş birliğidir. Dijital ses, fotoğraf ve kelimelerden oluşan bir dünyada, özgür yazılım, özgürlüğü genel anlamda eşitlemeye geliyor.

Dünyadaki on milyonlarca insan şuanda özgür yazılımı kullanıyor; Hindistan’daki okullar ve İspanya şu anda tüm öğrencilerine ücretsiz GNU/Linux işletim sistemini kullanmayı öğretiyor. Fakat bu kullanıcıların çoğu bu sistemi ve özgür yazılım topluluğunu hangi sebeplerle geliştirdiğimizi hiç duymadı. Çünkü bugüne kadar bu sistem, bu topluluk daha çok “açık kaynak” diye tanıtıldı ve bu özgürlüklerden güçlükle bahsedilecek farklı bir felsefeyle olaya bakılmasına sebep oldu.

Özgür yazılım hareketi 1983’den beri bilgisayar kullanıcıları için bir seferberlik başlatmıştır. 1984’de ücretsiz işletim sistemi GNU’yu ortaya koyduk böylece kullanıcıların özgürlüğünü reddeden ücretli işletim sistemlerinden uzak durduk. 80’li yıllar boyunca bilindiği gibi bir sistemin en faydalı bileşenlerinden GNU Genel Kamu Lisansı’nı geliştirdik. Bu lisans belirli bir şekilde tüm kullanıcıların özgürlüğünü korumak için dizayn edildi.

Fakat, özgür yazılımın tüm kullanıcı ve geliştiricileri özgür yazılım hareketinin amaçlarıyla aynı fikirde değildi. 1998’de özgür yazılım topluluğunun bir kısmı bölündü ve “açık kod” adıyla yeni bir topluluk oluşturdu. Süreç aslında olası bir ‘özgür yazılım’ teriminin yanlış anlaşılmasından uzak durmayı arz ediyordu. Ama sonraları özgür yazılım hareketinden tamamen farklı bir felsefi bakış ile ilişkililendirildi.

Bazı “açık kaynak” yanlıları, yanlış veya doğru duymaktan hoşlanmayacakları fikirlerden uzak durup, bu durumu “özgür yazılım için pazarlama kampanyası” diye nitelendirdiler. İşletme yöneticilerine konunun pratik yanlarını göstermek için iyi bir yöntem olarak değerlendirdiler. Diğer açık kaynak yanlıları, açıkça özgür yazılım hareketinin etik ve sosyal değerlerini reddettiler. “Açık kaynak” topluluğunu oluştururken bu değerlerin hiçbirinden bahsetmediler ve hiçbirini savunmadılar.”Açık kaynak” terimi birdenbire güçlü güvenilir yazılım yapmak gibi pratik değerlerden bahsetme alıştırması olarak ilişkilendirildi. “Açık kaynak” destekleyenlerin büyük çoğunluğu bu pratik kavramlara geldi ve onların açık kaynaktan anladığı buydu.

Neredeyse bütün açık kaynak yazılımlar özgür yazılımdır; terimlerin ikisi de yazılımın hemen hemen aynı kategoride olduğunu gösterir. Fakat temelde farklı değerler üzerine kurulu bakış açıları söz konusudur. Açık kaynak bir geliştirme yöntemi, özgür yazılım ise sosyal bir harekettir. Özgür yazılım hareketi için özgür yazılım bir etik gereksinimdir; çünkü sadece özgür yazılım kullanıcıları özgürlüğüne saygılıdır. Buna zıt olarak açık kaynak felsefesi bir yazılımın nasıl daha iyi yapılacagını sadece pratik bir anlamda düşünür. Bu ücretsiz olmayan yazılımın vasatın altında bir çözüm oldugunu söyler. Özgür yazılım hareketi için ücretli yazılım sosyal bir problemdir ve özgür yazılım hareketi çözümdür.

Özgür yazılım… Açık kaynak… Eğer yazılım aynıysa, nasıl adlandırdığımızın önemi var mı? Evet var. Çünkü farklı sözcükler farklı anlamlar taşır. Herhangi bir isimdeki ücretsiz bir program bugün size aynı özgürlüğü sağlarken, özgürlüğü sağlam bir yolla kurmak için özgürlüğün değerinin insanlara öğretilmesi gerekir. Eğer buna yardımcı olmak istiyorsanız, “özgür yazılım” hakkında konuşmak önemlidir.

Biz özgür yazılımı savunan insanlar açık kaynağı bir düşman olarak görmüyoruz; düşman patentli (özgür olmayan) yazılımdır. Fakat insanlara bizim özgürlük için var olduğumuzu anlatmak istiyoruz; bu yüzden açık kaynak kodu destekleyicisi olarak yanlış tanımlamaları kabul etmiyoruz.

“Özgür yazılım” ve “açık kaynak” ile ilgili genel yanlış anlamalar

“Özgür yazılım” teriminde yanlış yorumlamayla ilgili bir problem var: kasıtsız bir anlam, “yazılımı sıfır ücretle alabilirsiniz” bu anlam tamamen “kullanıcıya tam özgürlük veren yazalım”a uyuyor. Biz bu probleme özgür yazılımın tanımını yaparken “bedava bira” gibi değil “konuşma özgürlüğü” olarak düşünmelisiniz diyerek seslendik. Bu mükemmel bir çözüm sayılmaz, bu problemi tamamen ortadan kaldıramaya da yetmiyor. Başka problemleri sebep olmayacak açıkça belirtilmiş doğru bir terim daha iyi olabilirdi.

Maalesef, İngilzce’de tüm alternatiflerin kendi içinde problemleri var. İnsanların önerdiği birçok alternatife baktık fakat hiçbiri geçiş yapmamıza değecek olacak kadar anlaşılır değildi. ‘Özgür yazılım’ yerine önerilmiş bütün isimlerin bazı semantik problemleri vardı -buna “açık kaynak yazılım” da dâhil.

Open Source Initiative tarafından basılmış ve burada bahsetmemizin çok uzun olacağı Açık kaynak yazılım’ın resmi tanımı, dolaylı olarak bizim özgür yazılım için olan kriterlerimizden türetildi. Bizim kriterlerimizle aynı değildi, bazı yönlerden daha gevşekti ve bu yüzden açık kaynak destekleyicileri bizim kabul edilemez sınırlayıcılıkta oldugunu düşündüğümüz bazı lisansları kabul ettiler. Herşeye rağmen, pratikte bizim tanımımıza oldukça yakınlardı.

Bir çok insan tarafından açık kaynak yazılımın ilk akla gelen anlamı “kaynak koduna bakabilirsiniz” şeklinde algılandı. Bu özgür yazılımdan ve açık kaynak yazılımın resmi tanımından daha güçsüz bir kriterdi. Bu davranış, ne özgür, ne de açık olan bir çok programı da içeriyordu.

İlk akla gelen anlamına karşın, “açık kaynak” onu savunanların kastettiğini ifade etmiyor. Ve sonuçta bir çok insanın terimi yanlış anladı. Neal Stephenson’un “açık kaynak”ı nasıl tanımladıgına bakalım:

Linux açık kaynaktır. Basitçe ifade edersek, dileyen herkes kaynak kodunun bir kopyasını alabilir.

Onun “resmi” tanımı temkinli bir şekilde reddetmek veya tartışmak için araştırdığını sanmıyorum. İngiliz dilindeki basit anlamlara başvurduğuna inanıyorum. Kansas eyaleti buna benzer bir tanım yaptı:

Açık kaynak yazılım (OSS) kullanmak. OSS, kaynak kodunun serbest ve halka açık olduğu, bu kodla neler yapmaya izinli olundugu özel bir lisans anlaşmasına göre değişen bir yazılımdır.

Bu resmi tanımıyla açık kaynak insanlarla anlaşma yapmayı deniyordu. Fakat bu düzeltici yaklaşım onlar için bize oldugundan daha az etkileyiciydi. “Özgür yazılım” teriminin iki doğal anlamı vardır birisi plânlanan anlamıdır böylece “bedava bira” olarak değil “konuşma özgürlüğü”nü anlayan insan bunu bir daha yanlış anlamayacak. Fakat “açık kaynak”ın sadece bir doğal anlamı var ve bu da onu destekleyenlerin kastetmediği anlam. Böylece bunu daha az ve öz bir anlatmanın ve resmi tanımı haklı çıkarmanın başka bir yolu yoktur. Bu daha beter kafa karışıklığı yapıyor.

Farklılıklar benzer sonuçlar doğurabilir… Fakat her zaman değil.

1960’lı yıllarda radikal gruplar zıt kutuplara bölünmekte konusunda bir üne sahipti: Bazı gruplar strateji detaylarındaki bazı anlaşmazlıklar yüzünden bölündü ve iki kardeş grup birbirlerini farklı amaç ve değer taşıyan iki zıt grup gibi tehdit etmeye başladı. Sağ kanat bunun daha fazlasını yaptı ve bunu bütün sol görüşü eleştirmek için kullandı.

Bazıları açık kaynakla olan anlaşmazlıklarımızı bu radikal grupların anlaşmazlıklarına benzeterek özgür yazılım hareketini küçümsemeye çalışıyor. Bu onların geçmişinde de var. Biz açık kaynak ile bazı basit amaç ve değerlerde uyuşmuyoruz, fakat onların ve bizim bakış açımız bir çok durumda özgür yazılım geliştirmek gibi yakın pratik davranışlara yol açıyor.

Sonuç olarak açık kaynak taraftarı ve özgür yazılım kısmında olanlar sık sık birlikte yazılım geliştirmek gibi aynı projelerde çalışıyorlar. Böyle farklı bakışların farklı insanları sık sık aynı projelerde çalışmaya motive etmesi az rastlanır bir durum. Buna rağmen kavramlara bakış açıları hâyli farklı ve kimi durumlarda tamamen farklı eylemlere neden olan durumlar yaratıyor.

Açık kaynak fikri kullanıcılara yazlımı değiştirme ve yeniden dağıtma izni veren ve onu daha güçlü ve güvenli yapan bir fikirdir. Ama bu garanti değildir. Özel yazılım geliştiricilerinin mutlaka yetersiz ürün sunması gerekmez. Kullanıcının özgürlüğüne saygı duymamalarına rağmen bazen güçlü ve güvenli bir program üretiyorlar. Özgür yazılım eylemcileri ve açık yazılım tutkunları buna nasıl tepki verecekler?

Tam bir açık kaynak tutkunu, özgür yazılımının ideallerinden etkileyenmeyen birisi “Bizim geliştirme modelimizi kullanmadan böyle güzel çalışan programı yapabileceğinize şaşırdım, ama yaptınız. Bunun bir kopyasını nasıl alabilirim?” diyecektir. Bu davranış bizi özgürlüğümüzden uzaklaştıran projeyi ödüllendirecek, özgürlüğün kaybına yol açacaktır.

Özgür yazılım eylemcisi “Programınız çok etkileyici fakat özgürlüğümden taviz verecek kadar değil. Bu yüzden onsuz yapmak zorundayım. Yazılımınızın özgür alternatifini geliştirecek bir projeyi destekleyeceğim.” Eğer özgürlüğümüze değer veriyorsak onu korumak ve kollamak için harekete geçmeliyiz.

Güçlü, güvenilir yazılım kötü olabilir

Bizim güçlü ve güvenli yazılımdan anladığımız, onun kullanıcıya hizmet etmesidir. Eğer güçlü ve güvenilir diyebiliyorsak, kullanıcıya iyi bir hizmet sunuyor demektir.

Fakat sadece kullanıcı özgürlüğüne saygı duyan yazılımlar, iyi hizmet sunar. Peki ya yazılım kullanıcılara zincir vurmak için tasarlandıysa? O hâlde güçlü yazılım zincirlerin daha kısıtlayıcı olduğu, güvenilirliğinse zincirleri kaldırmanın daha zor olduğu anlamına gelir. Zararlı yazılım özellikleri, kullanıcılara casusluk etmek, kullanıcıyı kısıtlamak, el altından ve yükseltmeleri hile ile yapmak gibi kötü niyetli özellikler özel yazılımda yaygındır ve bazı açık kaynakçılar da aynı biçimde olmasını istemektedir.

Film ve plak şirketlerinin baskısı altında bireysel kullanıcılara yönelik yazılımlar özellikle kısıtlayıcı şekilde dizayn ediliyor. Bu kötü niyetli özellikler DRM veya Digital Restrictions Management (bkz.: DefectiveByDesign.org) olarak bilinir. Ve bu özgür yazılımın sunmaya çalıştığı özgürlük ruhuna karşı antitezdir. Sadece ruhuna değil: DRM’in amacı sizin özgürlüğünüzü ayaklar altında çiğnemek olduğundan, DRM geliştiricileri DRM yazılımını değiştirmenizi daha zor, olanaksız ve hatta kanuna aykırı yapmaya çalışır.

Bazı açık kaynak destekleyicileri “açık kaynak DRM” yazılımını önerdiler. Bunun arkasındaki düşünceleri, kaynak kodu açık hâle getirerek şifrelenmiş medyaya ulaşmanızı kısıtlayacak ve başklarının kaynak kodda değişiklik yapmasına olanak vererek sizin gibi kullanıcılar için çok daha güvenilir ve güçlü kısıtlama yazılımları üreteceklerdir. Sonra değiştirmeye izinli olmadığınız aygıtlarla bu kısıtlama size sunulacaktır.

Bu yazılım belki “açık kaynak” olabilir ve açık kaynak geliştirici modelini kullanmış da olabilir. Fakat kullanıcının özgürlüğünü kısıtladığı andan itibaren özgür yazılım değildir. Eğer açık kaynak geliştirme modeli, sizi kısıtlamak için daha güçlü ve güvenilir yazılımlar yapacaksa bu onu daha kötü yapar.

Özgürlüğün Korkusu

Açık kaynak yazılımın temel güdüsü, özgür yazılımın etik fikirlerinin bazı insanları tedirgin etmesinden kaynaklanıyor. Bu doğru; rahat bir şekilde özgürlük hakkında konuşmak, etik hatalardan bahsetmek, sorumluluklardan söz etmek insanlara davranışlarının etik olup olmadığı gibi göz ardı etmek istedikleri bazı soruları yöneltmek… Bu rahatsızlığı tetikleyebilir ve bazı insanlar kolayca kendilerini bu fikirlere kapayabilir. Bu durum, bizim bunları konuşmayı bırakmamız gerektiğini göstermez.

Ancak açık kaynak liderlerinin yapmaya karar verdiği şey bu. Etik ve özgürlükler hakkındaki sessizliklerini koruyarak ve özgür yazılımın sadece pratik yararlarından bahsederek, yazılımı daha etkileyici bir biçimde kullanıcılara ve işletmelere “satabileceklerini” keşfettiler.

Bu yaklaşım kendi açısından bakıldığında, verimli olduğunu kanıtladı. Açık yazılım hitabeti, birçok işletmeyi ve kullanıcıyı açık yazılım kullanmaya ve hatta “özgür yazılım” geliştirmeye ikna etti. Bu durum, bizim topluluğumuzu da genişletti fakat sadece yüzeylsel-pratik seviyede. Pratik değerler üzerine kurulmuş açık kaynak felsefesi özgür yazılımın derinlemesine anlaşılmasına mani oluyor; bizim topluluğumuza bir çok insan getiriyor fakat onlara bunu savunmayı öğretmiyor. Bu hâyli iyi ancak özgürlüğün güvence altına alınması için yeterli değil. Özgür yazılıma heyecan duyan kullanıcılar onları kendi özgürlüklerinin savunucusu olma yoluna katıyor.

Er ya da geç bu kullanıcılar bazı pratik avantajlar için tekrar özel (lisanslı) yazılıma dönmek için davet edilecekler. Sayısız firma bu gibi teklifler önerecek, bazıları bedava kopyaları sunacak. Neden kullanıcılar reddetsin? Bu sadece özgür yazılımın onlara verdiği özgürlük değerini öğrendilerse, özgür yazılımın teknik ve pratikliğinden çok özgürlüğe değer verdikleri için olacaktır. Bu fikri yaymak için özgürlükten konuşmak zorundayız. “Sessizliği koruma” yaklaşımı iş dünyası için yararlı olabilir fakat özgürlük aşkı acayiplik gibi göründüğünde tehlikeli olabilir.

Bu tehlikeli durum tam olarak bizim sahip oldugumuz şeydir. Genellikle özgür yazılımı destekleyen bir çok insan iş dünyasında “kabul edilebilir” olmak için özgürlükten az bahseder. Yazılım distribütörleri özellikle bu yolu izler. Neredeyse bütün GNU/Linux işletim sistemi dağıtımcıları, lisanslı paketleri temel özgür sisteme eklerler. Böylece özgür yazılımdan bir adım geride kalacak kullanıcıları, bunu bir avantaj olarak düşünmeye çağırırlar.

Özel eklemeli yazılım bulunduran ve kısmen özgür GNU/Linux dağıtımları geniş alan bulurlar; çünkü topluluğumuzun çoğu kendi yazılımlarında ısrar etmez. Bu tesadüf değil. Birçok GNU/Linux kullanıcısı, özgürlüğün amaç olduğu bir sistemle tanıştırılmadı, onlara bu sistem “açık kaynak” olarak söylendi. Özgürlüğü desteklemeyen ve özgürlükten konuşmayan uygulamalar elden ele geçti ve birbirinin değerini artırdı. Bununla baş etmek için özgürlükten daha çok konuşmalıyız, daha az değil.

Sonuç

Açık kaynak taraftarları insanları bizim topluluğa sürüklediği zaman, biz özgür yazılım için çaba sarfedenler yeni kullanıcıların dikkatini özgürlükteki hatalara çekmek için daha çok çalışmalıyız. Olabileceğinden daha çok ve daha yüksek sesle şunu söylemek zorundayız: “Bu özgür yazılımdır ve size özgürlük verir!”. “Açık kaynak “yerine “özgür yazılım” dediğiniz her an bizim kampanyamıza yardımcı olacaksınız.

Çevirmen Notu

Yazıya konu olan free kelimesi, İngilizce’de özgür, ücretsiz, serbest anlamlarına gelmektedir. Türkçe’de Özgür Yazılım kavramı tek bir kapıya çıkarken, free kelimesinin birden çok karşılığı olması İngilizce’de problemler yaratmakta ve Özgür Yazılım yerine Ücretsiz Yazılım gibi yanlış anlamlara neden olmaktadır. Richard Stallman’ın Özgür Yazılımı bedava bira (free beer) olarak değil, konuşma özgürlüğü (free speech) şeklinde düşünün demesi bundan kaynaklanmaktadır.

cagataycebi.com

0

Özgür ve Özgür-Olmayan Yazılım Kategorileri

Ayrıca Uzak Durmak İsteyebileceğiniz Karmaşık Kelimeler‘e dikkat edin. Chao-Kuei’nin bu şeması, farklı yazılım kategorilerini açıklıyor. GNU GPL v2 veya daha yenisi, GNU FDL v1.2 veya daha yenisi veya Creative Commons Attribution-Share Alike v2.0 lisanslarının herhangi birinin koşulları altında Ölçeklenebilir Vektörel Grafik (SVG) ve XFig dosyasıolarak da mevcuttur. Özgür yazılım, herkese kullanma, çoğaltma ve dağıtma izinlerini, bire-bir aynısı veya değişiklikler ile, bedava veya bir ücret karşılığında gelen yazılımdır. Dikkate değer anlamda, bu kaynak kodun bulunmak zorunda olduğu anlamına gelir. “Eğer, kaynak değilse, o yazılım değildir.” Bu basitleştirilmiş bir tanımdır; ayrıca tam tanımına bakın. Eğer bir program özgür ise GNU gibi özgür bir işletim sistemine veya GNU/Linux sistemlerin özgür sürümlerine dahil edilebilir.

Continue Reading →

Bir programı özgür yapmanın bir sürü farklı yolu vardır—bir çok yoldan farklı kararlaştırılabilecek detaylarla ilgili sorular programı özgür yapabilir, Bazı olası seçenekler aşağıda açıklanmıştır. Belli özgür yazılım lisansları hakkında bilgi için lisans listesi sayfasına bakın.

Özgür yazılım, bir özgürlük meselesidir, fiyat değil. Ama, mülk yazılım şirketleri bazen, “free software (özgür yazılım)” tanımını fiyat için kullanmaktadırlar1. Bazen çalıştırılabilir kopyasını ücretsiz olarak elde etmek anlamında; bazen satın almakta olduğunuz bilgisayarın fiyatının içinde olduğu anlamında kullanırlar. Her durumda, GNU projesinde özgür yazılımın bizim bahsettiğimiz anlamıyla hiçbir ilgisi yoktur.

Bu olası karmaşıklıktan dolayı, ne zaman bir yazılım şirketi onların ürünlerinin özgür yazılım (free software) olduğunu söylerse, her zaman kullanıcılarının özgür yazılımın ima ettiği özgürlüklerie sahip olup olmadıklarını, asıl dağıtım koşullarına bakarak kontrol edin. Bazen, gerçekten özgür yazılımdır; bazen değildir.

Bir çok dillerde “free” kelimesinin, hem özgürlük hem de beleş anlamında iki kelimesi vardır. Örnek olarak, Fransızca’da “libre” ve “gratuit”. İngilizce’de öyle değil; “gratis” kelimesi açıkça fiyata işaret eder, ama açıkça özgürlüğe işaret eden yaygın bir sıfat yok. Eğer, başka bir dil konuşuyorsanız, “free” kelimesini daha anlaşılabilir olması için kendi dilinize çevirmenizi tavsiye ediyoruz. “özgür yazılım” tanımının değişik dillere çevirileri listesine bakın.

Özgür yazılım, çoğunlukla, özgür olmayan yazılımdan daha güvenilirdir.

Açık Kaynak yazılım

Bazı kişiler tarafından “Açık kaynak” yazılım kavramı, özgür yazılım ile az çok aynı anlama gelen kategoriyi ifade etmek için kullanır. Kesinlikle aynı sınıf yazılım değillerdir: bizim çok kısıtlayıcı olduğunu düşündüğümüz lisansları kabul ediyorlar ve onların kabul etmediği bir sürü özgür yazılım lisansı var. Her nasılsa, kategori dahilinde farklılıklar küçük: neredeyse, tüm özgür yazılımlar, açık kaynak yazılımdır, ve neredeyse, tüm açık kaynak yazılımlar, özgür yazılımdır.

Biz “özgür yazılım” terimini tercih ediyoruz; çünkü, o özgürlüğe işaret eder—“açık kaynak” teriminin yapmadığı bir şey.

Kamuya açık yazılım

Kamuya açık yazılım, telif hakkı olmayan yazılımdır. Eğer, kaynak kod kamuya açık ise, bu bazı kopyalar veya değiştirilmiş sürümlerin, tamamen özgür olmayabileceği anlamına gelen copyleft olmayan özgür yazılım özel halidir.

Bazı durumlarda, çalıştırılabilir program kamuya açıktır ama kaynak kod mevcut değildir. Bu özgür yazılım değildir, çünkü özgür yazılım kaynak koda ulaşımı gerekli bulur. Bu arada, çoğu özgür yazılım kamuya açık değildir; telif hakkı vardır ve telif hakkı sahipleri, herkese özgürlük içinde kullanma izinlerini, bir özgür yazılım lisansı kullanarak yasal olarak vermiştir.

Bazen insanlar, “kamuya açık” terimini, gevşek bir biçimde, “özgür” veya “ücretsiz olarak mevcut” anlamında kullanır. Fakat, “kamuya açık” yasal bir terimdir ve kesinlikle “telif hakkı olmadığı” anlamına gelir. Açık anlamlılık için, sadece bu anlamı için “kamuya açık” terimini, başka anlamları ifade etmek için diğer terimleri kullanmanızı öneriyoruz.

Çoğu ülkenin imzaladığı Berne anlaşmasında, yazılmış her hangi bir şey direk olarak telif hakkına sahiptir. Bu durum programları da içeriyor. Böylece, eğer yazdığınız bir programı kamuya açık olmasını istiyorsanız, telif hakkını çıkarmak için bazı yasal adımlardan geçmek zorundasınız; yoksa, program telif hakkına sahiptir.

Copyleft yazılım

Copyleft yazılım, dağıtım koşullarında, bütün kopyaların ve bütün sürümlerin az çok aynı dağıtım koşullarını temin eden özgür yazılımdır. Örneğin bu, copyleft lisanlar genellikle diğerlerinin yazılıma ek koşullar eklemesine izin vermez (yine de bazı sınırlı sayıda koşulların eklenmesine izin verilebilmektedir) ve kaynak kodunun herkes tarafından erişilebilir olarak bulundurulmasını gerektirir anlamlarına gelir. Bu, programı ve değiştirilmiş sürümlerini mülk yazılım haline getirmenin bazı bilindik yollarından bir kalkan gibi korur.

GPL’in 3. sürümü gibi bazı lisanslar yazılımların mülke dönüşmelerini sağlayan diğer yolları durdurur.

GNU projesinde, yazdığımız her yazılımı copyleft yazılım yaparız, çünkü hedefimiz, her kullanıcıya, “özgür yazılım” ile ifade edilen koşulları vermektir; Copyleft yazılımın nasıl işlediği ve neden onu kullandığımız hakkında daha çok açıklama için Copyleft yazılım sayfasına bakın.

Copyleft, genel bir kavramdır; bir yazılımı, copyleft yapmak için, bazı özel dağıtım koşulları ayarlamanız gerekir. Copyleft özgür yazılım lisansı yazmanın bir çok olası yolu vardır, yani, aslında bir çok copyleft özgür yazılım lisansları olabilir. Her nasılsa, asıl uygulamada, neredeyse bütün copyleft yazılımlar, GNU Genel Kamu Lisansını (GPL). İki farklı copyleft lisansı, genelde “uyumsuzdur”, yani bir lisans ile yazılmış kodu, diğer lisans ile yazılmış olana birleştirmek yasal değildir; böylece, eğer insanlar tek bir copyleft lisans kullanması toplum için iyidir.

Copyleft olmayan özgür yazılım

Copyleft-olmayan özgür yazılımlar, yazarından yeniden dağıtma ve değiştirme ve ayrıca sonradan kısıtlamalar ekleme izinleri ile gelir.

Eğer bir program özgür ama copyleft yazılım değilse, bazı kopyaları veya değiştirilmiş sürümleri tamamen özgür olmayabilir. Bir yazılım şirketi, programı, aynen veya değişikliklerle derleyebilir ve çalıştırılabilir dosyayı, mülk yazılım ürünü olarak dağıtabilir.

X Pencere Sistemi bunu örnekle açıklar. X Birliği, X11’i, copyleft olmayan özgür yazılım yapan dağıtım koşulları ile yayınlar. Eğer isterseniz, o koşulları içeren ve özgür bir kopyasını alabilirsiniz. Her nasılsa, özgür-olmayan sürümleri de var ve yalnızca özgür-olmayan sürümleri ile çalışan gözde iş istasyonları ile PC grafik kartları da var (en azından vardı). Eğer böyle bir donanım kullanıyorsanız, X11 sizin için özgür bir yazılım değildir. X11 yazılımının geliştiricileri dahi bir ara X11’i özgür-olmayan yazılım yaptılar; bunu yapabiliyorlardı, çünkü diğer kişiler aynı copyleft olmayan lisans altında koda katkıda bulundular.

GPL kapsamlı yazılım

GNU GPL (Genel Kamu Lisansı), bir programı copyleft yazılım yapmak için özel bir dağıtım koşullarıdır. GNU projesi, çoğu GNU yazılım için dağıtım koşulu olarak kullanır.

Dolaisiyle özgür yazılımı GPL ile korunan yazılım ile eş saymak bir hatadır.

GNU İşletim Sistemi

GNU işletim sistemi, Unix-benzeri, 1984’den beri GNU projesinde geliştirdiğimiz, tamamen özgür yazılım işletim sistemidir.

Unix-benzeri bir işletim sistemi bir çok programdan oluşur. GNU sistemi, bütün GNU yazılımları gibi diğer, X Pencere Sistemi ve TeX gibi bir çok GNU yazılımı olmayan diğer paketleri de içerir.

GNU sistemin ilk deneme yayınlanışı 1996’dadır. Bu, çekirdeğimiz, 1990’dan beri geliştirilen GNU Hurd çekirdeğini de içerir. 2001’de, GNU sistemi (GNU Hurd çekirdeği de dahil olarak) yeterli derecede çalışmaya başlamıştır ama Hurd hala önemli özelliklere sahip değildir, bu yüzden yaygın olarak kullanılmamaktadır.. Bu arada, GNU/Linux sistemi, çekirdek olarak GNU Hurd yerine, 90’lardan beri büyük bir başarı olan Linux çekirdeğini kullanan GNU sistemi doğmuştur.

GNU’nun amacı özgür olmak olduğu için, GNU işletim sistemindeki her tek bileşen özgür olmak zorundadır. Ancak, hepsinin copyleft yazılımı olması gerekmiyor; eğer teknik bir hedefe ulaşmaya yardımcı oluyor ise her hangi bir çeşit özgür yazılımı yasal olarak dahil etmeye uygundur. Ve her bileşenin, tek başına GNU yazılımı olması da gerekmiyor. GNU, X Pencere Sistemi gibi diğer projelerde de geliştirilmiş olan copyleft-olmayan özgür yazılımları içerebilir.

GNU Programları

“GNU programları” GNU yazılımı ile aynı anlama gelir. Eğer Foo programı bir GNU yazılımı ise, o bir GNU programıdır. Bazen, onun bir “GNU paketi” olduğunu da söyleriz.

GNU yazılımı

GNU yazılımı, GNU projesi himayesi altında yayınlanan yazılımdır. Eğer bir program GNU yazılımı ise, biz onun aynı zamanda bir GNU programı veya GNU paketi olduğunu da söyleriz. README veya bir GNU paketinin kılavuzu, öyle olduğunu söylemelidir; ayrıca, Özgür Yazılım Rehberi bütün GNU paketlerini tanımlar.

Çoğu, ama hepsi değil, GNU yazılımı, copyleft yazılımdır; ancak, bütün GNU yazılımları özgür yazılım olmak zorundadır.

Bazı GNU yazılımları, Özgür Yazılım Vakfı (FSF) çalışanları tarafından yazılmıştır, ancak çoğu GNU yazılımı gönüllüler tarafından katkıda bulunulmuştur. Bazı katkıda bulunulan yazılımlar Özgür Yazılım Vakfı tarafından telif hakkı ile korunur; bazıları da ona katkıda bulunan yazarlar tarafından telif hakkı ile korunmuştur.

Özgür olmayan yazılım

Özgür-olmayan yazılım, özgür olmayan yazılımdır. Bu yarı-özgür yazılım ve mülk yazılım kategorilerini içerir.

Yarı-özgür yazılım

Yarı-özgür yazılım, özgür olmayan yazılımdır ama bireylere kâr çıkarı olmayan amaçlar için kullanma, kopyalama, dağıtma ve değiştirme (değiştirilmiş sürümlerin dağıtımı da dahil olarak) izinleri ile gelir. PGP, yarı-özgür yazılıma bir örnektir.

Yarı-özgür yazılım, etik olarak mülk yazılım kategorisinden daha iyidir, ama yine de problemler ortaya çıkarır, ve özgür bir işletim sisteminde kullanamayız.

Copyleft yazılımın kısıtlandırmaları, tüm kullanıcılar için temel özgürlükleri korumak için tasarlanmıştır. Bizim için bir programın kullanımındaki anlam ifade eden her hangi bir kısıtlandırmadaki tek haklı neden, diğer kişilerin başka kısıtlandırmalar eklemesini önlemektir.

Yarı-özgür bir yazılımı özgür bir işletim sistemine dahil etmek mümkün değildir. Çünkü, işletim sistemi için olan dağıtım koşulları, içindeki bütün programların dağıtım programlarının bileşimidir. Sisteme bir tane yarı-özgür program eklemek, onu tamamen yarı özgür yapar. Olmasını istemediğimiz iki neden var:

  • Özgür yazılımın herkes için olması gerektiğine inanıyoruz—sadece okulları ve meraklılara değil, ticarete de dahil. Biz, bütün ticari işlerle ilgili olanları bütün GNU sistemini kullanmaya davet etmek istiyoruz ve bu yüzden içine yarı-özgür yazılım dahil etmemeliyiz.
  • GNU/Linux sistemi de dahil olmak üzere Özgür işletim sistemlerinin ticari dağıtımları çok önemlidir ve kullanıcılar ticari CD-ROM dağıtımlarının oluşunu takdir ederler. Bir tane yarı-özgür programı sisteme dahil etmek, ticari CD-ROM dağıtımını engellerdi.

Özgür Yazılım Vakfı, ticari değildir ve bu sebeple yarı-özgür bir programı “içimizde” yasal olarak kullanabilme iznimiz vardır. Ama biz bunu yapmayız, çünkü bu, GNU içine dahil edebileceğimiz bir programı alma çabalarımızın altını kazar.

Yazılımla yapılacak bir iş var ise eğer, işi yapmak için özgür bir programımız olana kadar, GNU sisteminin bir eksiği vardır. Gönüllülere, “GNU içinde, bu işi yapacak bir programımız yok, sizin bir tane yazacağınızı umut ediyoruz.” Eğer kendimiz yarı-özgür bir programı kullansaydık, bu dediğimizin altını kazardı; Özgür bir değişimi yazmanın (bizim üzerimizdeki ve bizim görüşlerimizi dinleyen diğer kişilerin üzerindeki) dikkatini başka yöne atardı.

Mülk yazılım

Mülk yazılım, özgür olmayan veya yarı-özgür olmayan yazılımdır. Kullanımı, yeniden dağıtımı ve değişiklik yapmak yasaklanmıştır veya izin almanız için sormanızı gerektirir veya o kadar kısıtlandırılmıştır ki özgür bir şekilde etkin olarak değişiklik yapamazsınız.

Özgür Yazılım Vakfı, geçici olarak o programın özgür bir değişiğini yazmak özel amacı dışında her hangi bir mülk yazılım yükleyemeyiz kuralını uygular. Bundan bir yana, bir mülk program yüklemenin olası bir özürü olmadığını hissediyoruz.

Örnek olarak, 1980’lerde, bilgisayarımıza Unix yüklemenin haklı olduğunu hissettik, çünkü onu, Unix işletim sisteminin özgür bir değişiğini yazmak için kullanıyorduk.

GNU kullanıcıları veya GNU’ya katkıda bulunanların bu kural ile yaşamasını ısrar etmiyoruz. Bu kendimiz için yaptığımız bir kuraldır. Ama, sizin de uymaya karar vereceğinizi umut ediyoruz.

Freeware

“Ücretsiz yazılım” teriminin kabul edilmiş açık bir tanımı yoktur, ama genel olarak değişiklikler olmadan yeniden dağıtımına izin veren (ve kaynak kod da mevcut değildir) paketler için kullanılır. Bu paketler özgür yazılım değildirler, yani, lütfen özgür yazılımı ifade etmek için “ücretsiz yazılım” terimini kullanmayın.

Shareware

Paylaşılan yazılım, insanlara kopyalarını yeniden dağıtma izni ile gelen fakat kullanmaya devam eden kişilerin lisans ücreti ödemesi gerektiğini söyler.

Paylaşılan yazılım, özgür yazılım, hatta yarı-özgür yazılım bile değildir. Olmamasının iki sebebi vardır:

  • Çoğu paylaşılan yazılımın kaynak kodu mevcut değildir; yani, programı tamamen değiştiremezsiniz.
  • Paylaşılan yazılımlar, lisans ücreti ödemeden, bireylere dahi, kâr amacı olmayan bir etkinliği önlemek için bir kopyasını yapmak ve yükleme iznini vermezler. (Uygulamada, insanlar dağıtım koşullarını sık sık önemsemezler ve bir şekilde, bir kopyasını yaparlar ve yüklerler, ama dağıtım koşulları bunlara izin vermez.)

Özel yazılım

Özel yazılım, bir kullanıcı için geliştirilmiş yazılımdır (genellikle bir kurum veya şirket için). Bu kullanıcı, yazılımı saklar ve kullanır, ve kamuya, kaynak koduveya çalışabilir halini yayınlamaz.

Basit bir anlamda kişiye özel bir program eğer tek kullanıcısı bütün haklarına sahipse özgür yazılımdır.

Genel olarak, bir program geliştirip de onu yayınlamamanın yanlış olduğuna inanmıyoruz. Çok faydalı bir programın yayınlamasını esirgemek insanlığa kötü davranmanın olduğu bazı özel durumlar vardır. Ancak, programların çoğunluğu o kadar da önemli değildir ve onları yayımlamamak çok da zararlı değildir. Yani, özgür yazılım hareketinin ilkeleri ile özel yazılım geliştirmek arasında bir uyuşmazlık yoktur.

Programcılar için neredeyse bütün işe alımlar özel yazılım içindir; yani, çoğu programlama işleri, özgür yazılım hareketi ile uyumlu bir şekilde yapılabilinir veya yapılabilinirdi.

Ticari Yazılım

Ticari yazılım, yazılımın kullanımından para kazanmak amacında olan bir ticari iş yeri tarafından geliştirilmiş yazılımdır. “Ticari” ve “mülk” aynı şey değildirler! Çoğu ticari yazılım, mülktür, ama ticari özgür yazılımlar da vardır, ve ticari olmayan ve özgür olmayan yazılım da vardır.

Örnek olarak, GNU Ada, bir şirket tarafından geliştirilmiştir. Her zaman GNU GPL koşulları altında dağıtılmıştır ve her kopyası özgür yazılımdır; fakat onun geliştircileri, destek sözleşmeleri satarlar. Ne zaman pazarlamacıları, gelecekteki müşterileri ile konuştuklarında, bazen müşterileri, “Ticari bir derleyici ile daha güvende hissederiz.” derler; Pazarlamacı, “GNU Ada ticari bir derleyicidir ile yanıtlar; özgür yazılım olduğu için ticaridir.”

GNU projesi için önemlilik sırası farklıdır: önemli olan şey, GNU Ada derleyicisinin özgür yazılım olmasıdır; ticari olup olmaması yalnızca bir detaydır. Ancak, GNU Ada derleyicisinin sonraki gelişimi, ticari olmasının kesinlikle yararlı olduğu sonucunu verir.

Lütfen, ticari özgür yazılımın mümkün olduğunun bilincini yaygınlaştırılmasına yardımcı olun. Bunu, aslında “mülk” demek istediğinizde “ticari” demeyerek yapabilirsiniz.

Çevirenin notları:

  1. ^ Free sözcüğü, İngilizce’de hem özgür hem de ücretsiz anlamlarına gelmektedir. Bu farkın, özgür yazılıma karşı nasıl kullanıldığını göstermek için asıl metindeki çeviriyi aynen bırakmayı uygun gördük.

gnu.org

 

0

Özgür (Free) Ne Demektir?

Şubat 1998’de bir grup “Özgür Yazılım” terimini “Açık Kaynak Kodlu Yazılım” terimi ile değiştirmek için harekete geçti. Aşağıdaki tartışmada açıklanacağı gibi bu iki terim esasında aynı şeyi tarif eder. İngilizce konuşan ve Özgür Yazılım kavramına yeni pek çok insan, “özgür yazılım (free software)” içindeki “özgür” (free) kelimesinin bekledikleri şekilde kullanılmaması yüzünden şüpheye düşerler. Onlara göre “özgür” “bedava” anlamına gelir. Bir İngilizce sözlük “free” kelimesi için yirmiye yakın anlam sıralar. Bunlardan sadece bir tanesi “bedava”dır. Geri kalanları özgürlük ve sınırlamaların olmaması kavramlarına atıfta bulunur. Biz “Özgür Yazılım (Free Software)”dan bahsettiğimiz zaman özgürlüğü (freedom) kastederiz, fiyatı değil.

Continue Reading →

Sadece kullanmak için para ödemenizin gerekmediği anlamıyla “özgür” yazılım çoğunlukla hiç de “özgür” değildir. Böyle bir yazılımı başkalarına vermeniz yasaklanmış olabilir ve onu geliştirmeniz neredeyse kesinlikle engellenmiştir. Bedelsiz olarak lisanslanan bir yazılım genellikle pazarlama kampanyasında ilgili bir başka ürünün tanıtımı için veya daha ufak bir rekabetçiyi bertaraf etmek için kullanılan bir silahtır ve sürekli bedelsiz kalacağına ilişkin hiç bir garanti yoktur.

Gerçek özgür yazılım her zaman özgürdür. Kamuya açık (lisanssız) hale getirilen yazılım ise birileri tarafından alınarak özgür olmayan yazılımlarda kullanılabilir. Böylelikle yapılan herhangi bir geliştirme kamusal alanın dışında kalacaktır. Özgür kalması için bir yazılım telif hakkı ve lisans taşımalıdır.

Konuya yabancı insanlar için bir yazılım ya özgürdür ya da değildir. Gerçek hayat bundan çok daha karmaşık durumları içerir. İnsanların özgür yazılımdan bahsederken neleri kastettiklerini anlamak için yazılım lisanslarının dünyasında kısa bir gezinti yapmalıyız.

Telif hakları belirli tipte eserlerin yaratıcılarının haklarını korumayı sağlayan bir yöntem sunar. Pek çok ülkede yazdığınız yazılım otomatik olarak telif hakkı taşır. Bir lisans, diğerlerinin yazarın eserini (bu durumda yazılım) onun kabul ettiği şekilde kullanmasına olanak tanır. Bir yazılımın ne şekillerde kullanılabileceğini açıklayan bir lisans içermesi yazara bağlıdır. Telif haklarının tam bir tartışması için: http://www.copyright.gov/ bağına bakabilirsiniz.

Elbette, farklı koşullar farklı lisansların kullanımını gerektirir. Yazılım firmaları mallarını korumaya bakarlar; bu yüzden sadece derlenmiş (insan tarafından anlaşılmayan) kodları piyasaya sürerler ve yazılımın kullanımına pek çok kısıtlama getirirler. Diğer taraftan özgür yazılım yazarları genel olarak aşağıdaki koşulların belirli bir birleşiminin sağlanmasını gözetirler:

* Kodlarının sahipli yazılımlarda kullanımına izin vermemek. Kodlarını herkesin kullanması için çıkardıklarından başkalarının onu çalmasını istemezler. Bu durumda kodun kullanımı bir güven meselesidir: aynı şartlarda davrandığın sürece kodu kullanabilirsiniz.
* Yazarın kimliğinin korunması. İnsanlar eserleri hakkında büyük gurur duyarlar ve isimlerinin bir başkası tarafından eserden çıkarılması veya eseri, bir başkasının kendisinin yazdığını iddia etmesini istemezler.
* Kaynak kodun dağıtımı. Pek çok ticari kodun problemlerinden bir tanesi şudur ki hatalarını düzeltemez veya özelleştiremezsiniz, çünkü kaynak kodu mevcut değildir. Ayrıca şirket sizin kullandığınız donanımı desteklemeyi bırakabilir de. Çoğu özgür lisans, kaynak kodun dağıtımını zorunlu kılar. Bu durum yazılımı kendi ihtiyaçlarına göre özelleştirmesine izin vermek suretiyle kullanıcısını korur. Bu konu daha sonra tartışılacak açılımlara da sahiptir.
* Kendi eserlerinin bazı parçalarını içeren başka eserlerin (telif hakları tartışmalarında böyle eserlere türetilmiş eserler denir) aynı lisansı kullanmasını zorunlu kılmak.

Pek çok insan kendi lisanslarını yazarlar. İstediğiniz özellikleri içeren bir lisans yazmak çok sayıda incelik içerdiğinden bu pek uygun görülmez. Sıklıkla açık olmayan ifadeler ve birbiriyle çelişen şartlar ortaya çıkar. Bir mahkemede haklarınızı savunacak bir lisans yazmak daha da zordur. Neyseki, isteğinizi muhtemelen karşılayacak önceden yazılmış lisans seçenekleri mevcuttur.

En sık rastlanan üç lisans şunlardır:

* GNU Genel Kamu Lisansı (GPL). Yazılım lisansları konusunda aydınlatıcı bilgiler ve lisansın bir kopyası GNU web sitesinde bulunabilir. Bu, dünyada en yaygın şekilde kullanılan özgür yazılım lisansıdır.
* Artistik Lisans.
* BSD tipinde lisans.

Bu lisansların sahip olduğu ortak özelliklerin bazıları şunlardır.

* Yazılımı istediğiniz sayıda makineye kurabilirsiniz.
* Aynı anda herhangi sayıda insan yazılımı kullanabilir.
* Yazılımın istediğiniz sayıda kopyasını çıkarabilir ve istediğiniz herhangi birine verebilirsiniz (özgür veya açık yeniden dağıtım).
* Yazılımı değiştirmek konusunda hiçbir kısıtlama yoktur (belirli notları değiştirmemek dışında).
* Yazılımı dağıtmak, hatta satmak konusunda hiçbir kısıtlama yoktur.

Yazılımı satmanıza izin veren bu son madde özgür yazılım fikrine karşı gibi görünebilir. Aslında bu onun güçlü yönlerinden biridir. Lisans, kısıtlama olmadan dağıtıma izin verdiği için bir kişi bir kopyaya sahip olduktan sonra onu kendisi dağıtmaya devam edebilir. Hatta bu kopyaları satmayı deneyebilir. Pratikte bir yazılımın elektronik kopyalarını çıkarmak aslında hiç bir masraf gerektirmez. Arz ve talep dengesi ücreti düşük tutacaktır. Satıcı, CD gibi bir ortam üzerinde dağıtılması uygun olan büyük bir yazılım veya yazılımlar toplamı için istediği miktarda ücret talep edebilir. Bununla birlikte, kâr marjı çok yüksek olursa yeni bir satıcı pazara girer ve rekabet fiyatları düşürür. Bunun bir sonucu olarak çok sayıda CD ile gelen bir Debian sürümünü düşük bir ücret karşılığı satın alabilirsiniz.

Özgür yazılım tamamıyla kısıtlamalardan yoksun olmasa da (sadece kamuya açık yazılımlar bu özelliktedir) kullanıcıya işlerini halletmek için ihtiyaç duyduğu esnekliği verir. Aynı zamanda da yazarın haklarını korur. İşte özgürlük budur.

Debian GNU/Linux projesi özgür yazılımın güçlü bir destekçisidir. Yazılımlar için çok sayıda farklı lisans kullanıldığından özgür yazılıma makul bir tanım getiren yönergeler Debian Özgür Yazılım Yönergeleri (Debian Free Software Guidelines – DFSG) geliştirilmiştir. Sadece DFSG’ye uyan yazılımların Debian’ın ana dağıtımına girmesine izin verilir.

debian.org

 

0

GNU/Linux

Bu konu hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, GNU/Linux SSS, Linux ve GNU Projesive GNU’yu Hiç Duymamış GNU Kullanıcıları başlıklı yazılarımızı da okuyabilirsiniz. İsimler anlamları iletirler; seçtiğimiz isimler, söylediğimiz şeylerin anlamını belirler. Uygun seçilmemiş bir isim, insanlara yanlış bir fikir verir. “Gül”e “Gül” demeseydik yine de güzel kokacaktı, ama ona kalem diyecek olursak onunla yazmaya çalışacak insanlar hayal kırıklığına uğrayacaktır. Ayrıca kaleme “gül” dersek insanlar bunun ne işe yaradığını da anlayamazlar. Dolayısıyla eğer biz de sistemimize Linux diyecek olursak, bu adlandırma sistemin kökeni, geçmişi ve amacı konusunda yanlış bir fikir verir. Ama eğer GNU/Linux denecek olursa (ayrıntılı olmasa da) doğru bir fikir verecektir.

Continue Reading →

Peki adlandırma meselesinin topluluğumuz için ne önemi var? İnsanların sistemin kökenini, geçmişini veya amacını bilip bilmemesi önemli mi? Evet önemli. Çünkü geçmişi unutan insanlar onu tekrar etmeye mahkumdur. GNU/Linux etrafında gelişen Özgür Dünya güvende değil; bizi GNU’yu geliştirmeye iten sorunlar tamamen ortadan kalkmadı. Üstelik bunların tekrar ortaya çıkma tehlikesi var.

Neden bu işletim sistemine Linux yerine GNU/Linux demenin doğru olduğunu açıkladığım zaman insanlar bazen şu cevabı veriyor:

Varsayalım ki GNU Projesinin bu iş için takdir edilmesi gerekiyor. Peki ama insanlar takdir etmediğinde cidden sızlanmaya değer mi? Asıl önemli olan işin yapılmış olması mı, yoksa kimin yaptığı mı? Sakin olmalı ve işinizi doğru yaptığınız için gurur duymalısınız. Emeğinizin takdir edilip edilmemesini de dert etmemelisiniz.

Bu akıllıca bir öğüt olurdu. Tabii şayet durum sizin dediğiniz gibi olsaydı… Yani şayet iş bitmiş, sıra dinlenmeye gelmiş olsaydı… Keşke böyle olsaydı! Ama tehditler bir yığın. Üstelik vakit gelecekten emin olma vakti değil. Topluluğumuzun gücü kendini özgürlüğe ve işbirliğine adamış olmasından geliyor. GNU/Linux adını kullanmak, insanların bu idealleri hatırlayıp başkalarını da bilgilendirmeleri için bir yoldur.

GNU’suz da iyi bir özgür yazılım üretmek mümkün; Linux adına da pek çok iyi işler yapıldı. Ama “Linux” terimi, isim olarak ortaya çıktığından beri işbirliği yapma özgürlüğüne adanmamış bir felsefeye sahip. Linux ismi, iş dünyası tarafından giderek artan düzeyde kullanıldıkça, onu topluluk ruhuyla bağdaştırmakta daha da büyük sorunlar yaşayacağız.

Özgür yazılımın geleceğine karşı önemli bir tehdit; “Linux” dağıtımları hazırlayan şirketlerin, rahatlık ve güç kazandırdığı bahanesiyle özgür olmayan yazılımları GNU/Linux‘a ekleme eğilimleridir. Bütün büyük ticari dağıtımların geliştiricileri böyle davranıyor. Hiçbiri bütünüyle özgür bir dağıtım üretmiyor. Bir çoğu, dağıtımlarındaki özgür olmayan paketleri açıkça belirtmiyor da. Hatta çoğu, özgür olmayan yazılımlar geliştirip bunları sisteme ekliyor. Kimi ise çirkin bir şekilde, kullanıcısına Microsoft Windows’un verdiğinden daha fazla özgürlük vermeyen, “kullanıcı başına lisanslanmış” “Linux” sistemlerinin reklamını yapıyor.

İnsanlar özgür olmayan yazılımların eklenmesini, “Linux’un yaygınlık kazanacağını” bahane ederek haklı çıkarmaya çalışıyor. Böyle diyerek aslında popülerliği özgürlüğün üzerinde tutuyorlar. Bazen de bunu açıkça itiraf ediyorlar. Mesela Wired Magazine; Robert McMillan’ın (Linux Magazine editörü) açık kaynaklı yazılımların politik kararlardan değil, teknik kararlardan güç alması gerektiğini düşündüğünü söylüyor. Ayrıca Caldera’nın CEO‘su kullanıcıları açık açık özgürlük gayelerini bir kenara bırakıp “Linux’un popülerliği” için çalışmaya teşvik ediyor.

Eğer popülerlikten kastımız, özgür olmayan yazılımlar içeren herhangi bir GNU/Linux dağıtımını kullanan insanların sayısı ise, GNU/Linux sistemlerine özgür olmayan yazılımlar eklemek belki popülerliği artıracaktır. Ancak aynı zamanda bu durum alttan alta, topluluğun, özgür olmayan yazılımları sanki iyi bir şeymiş gibi görmelerini de teşvik etmektedir. Eğer arabayı yolda tutmayı beceremiyorsanız, hızlı sürmenizin ne anlamı var?

Özgür olmayan “eklenti” bir kitaplık ya da programlama aracı olduğunda, özgür yazılım geliştiricileri için bir tuzağa dönüşebilir bu durum. Yazılım geliştiricileri, özgür olmayan bir pakete bağımlılık duyan bir özgür yazılım geliştirdiklerinde, bu yazılım tam anlamıyla özgür bir sistemin parçası olamayacaktır. Motif ve Qt geçmişte pek çok özgür yazılımı bu yolla tuzağa düşürdü ve bu durum, çözümü yıllar süren sorunlar doğurdu. Motif sorunu hâlâ tamamen çözüme kavuşturulamadı, çünkü LessTif’in biraz daha üzerinden geçmek gerekiyor (lütfen siz de gönüllü olun!). Sun’ın özgür olmayan Java uygulaması da benzer bir etki yaratıyor: Java Kapanı (Tarihi not: Kasım 2006 itibariyle Sun şirketi, Java platformunu GNU GPL ile yeniden yayınlama çalışmalarının tam ortasında bulunuyor.)

Eğer topluluğumuz bu yolda ilerlemeye devam ederse, bu durum GNU/Linux‘un geleceğini özgür ve özgür olmayan bileşenlerden oluşmuş bir mozaiğe dönüştürebilir. Bundan beş yıl sonra eminiz ki hâlâ pek çok özgür yazılımımız olacak, ama eğer dikkatli olmazsak, sistemimiz, kullanıcıların bulmayı umduğu özgür olmayan yazılımlar olmaksızın pek kullanışlı olmayacak. Bu gerçekleşirse özgürlük çabalarımız başarısızlığa uğramış demektir.

Eğer özgür alternatifler yayınlamak sadece bir programlama meselesi olsaydı, topluluğumuzun geliştirme kaynakları arttıkça gelecekteki problemleri çözmek daha kolaylaşabilirdi. Ama biz bu işi zorlaştıran tehditlerle karşı karşıyayız: Özgür yazılımı yasaklayan kanunlar. Yazılım patentleri çoğaldıkça ve DMCA benzeri kanunlar, DVD izlemek veya RealAudio yayınlarını dinlemek gibi önemli işler için yapılmış özgür yazılımların geliştirilmesini yasaklamak amacıyla kullanıldıkça, patentli ve saklı veri biçimlerine karşı mücadele etmek için bunları kullanan özgür olmayan yazılımları reddetmekten başka bir yolumuz kalmayacak.

Bu tehditlere cevap verebilmek için pek çok farklı mücadele şekli geliştirmek gerekiyor. Ama bir tehdidi boşa çıkarmak için ihtiyacımız olan şey, her şeyden önce, işbirliği yapma özgürlüğü gayemizi hatırlamaktır. Sırf güçlü, güvenilir yazılımlar üretme arzusunun insanları büyük çabalar sarfetmeye teşvik etmesini bekleyemeyiz. Kendilerinin ve topluluklarının özgürlüğü için savaşan, bunu yıllarca sürdürüp yılmayan insanların kararlılığına ihtiyacımız var.

Bizim topluluğumuzda bu amaç ve kararlılık asıl olarak GNU Projesi’nden kaynaklanıyor. Özgürlükten ve topluluktan, arkasında dimdik durulacak şeyler olarak bahsedenler bizleriz, “Linux”tan bahseden kuruluşlar bunlara pek değinmez. “Linux” ile ilgili dergiler genellikle özgür olmayan yazılımların reklamlarıyla doludur. “Linux”u paketleyen şirketler sisteme özgür olmayan yazılımlar ekliyor; başka şirketler özgür olmayan yazılımlar vasıtasıyla “Linux’u destekliyor”; “Linux” kullanıcı grupları ise bahsi geçen bu yazılımları tanıtmaları için satıcıları davet ediyor. Dolayısıyla topluluğumuzdaki insanların, özgürlük ve kararlılık idealleriyle buluştukları başlıca mekan GNU Projesi’dir.

Peki insanlar bu ideallerle buluştuklarında, bu ideallerin kendileriyle bağlantısını hissedebilecekler mi?

GNU Projesi’nden çıkan bir sistem kullandıklarını bilen insanlar kendileri ile GNU arasında doğrudan bir bağlantı görebilirler. Bizim felsefemizi bir çırpıda kabul etmeseler de en azından bunun hakkında ciddi ciddi düşünmek için bir neden göreceklerdir. Kendilerini “Linux kullanıcıları” olarak gören ve GNU Projesi’nin “Linux için kullanışlı olduğu kanıtlanmış araçlar geliştirdiğine” inanan kişiler kendileri ile GNU arasında sadece dolaylı bir ilişki kurabilirler. GNU felsefesiyle karşı karşıya geldiklerinde de bu felsefeyi gözardı etmeleri muhtemeldir.

GNU Projesi idealisttir ve bugün kim idealizmi savunsa büyük bir engelle karşılaşır. Bu engel; hakim ideolojinin, insanları idealizmi “kullanışsız” bulup göz ardı etmeye teşvik etmesidir. Halbuki bizim idealizmimiz oldukça kullanışlıdır: özgür bir GNU/Linux işletim sistemimizin var olmasının nedeni de budur aslında. Bu sistemi seven insanlar bunun bizim idealizmimiz sayesinde gerçekleştiğini bilirler.

Eğer “görev” gerçekten tamamlanabilmiş olsaydı, emeğimizin takdir edilmesi dışında bir mesele olmasaydı belki bu konuyu boşverebilirdik. Ama bu durumda değiliz. İnsanları yapılacak işleri yapmaya yüreklendirmek için şimdiye kadar yaptıklarımızın takdir edilmesi gerekiyor. Lütfen işletim sistemini GNU/Linux olarak adlandırarak bize yardımcı olun.

Not: Ad konusuyla ilgili olduğundan, GNU/Linux sisteminin geçmişini öğrenmek için http://www.gnu.org/gnu/linux-and-gnu.htmlsayfasına bakın. Bu konu hakkındaki başka sorulara ve savlara cevap bulmak için GNU/Linux SSS sayfasına bakın.

gnu.org

 

 

0

Okuma Hakkı

Bu yazı Communications of the ACM (Cilt 40, Sayı 2) Şubat 1997 yayınında yer almıştır. 2096 yılında Ay Şehrinde yayınlanan Ay Devriminin ataları hakkındaki yazıların derlemesi olan “Tycho’ya Giden Yol”dan alınmıştır. Dan Halbert için, Tycho’ya Giden Yol, fakültede Lissa Lenz bilgisayarını ödünç almak istediğinde başladı. Lissa’nın bilgisayarı bozulmuştu ve başka bir bilgisayar ödünç alamazsa, dönem ödevinden kalacaktı. Dan hariç bilgisayarını isteyebileceği biri yoktu. Bu durum, Dan’ı bir ikileme soktu. Lissa’ya yardım etmesi gerekiyordu, ama ona bilgisayarını verse, Lissa kitaplarını okuyabilirdi. Başka birinin kitaplarını okumasına izin verdiği için yıllarca hapse mahkum olması gerçeğinin yanı sıra, yalnızca bu fikir onu şok etmeye yetti bile. Herkes gibi, ona da ilkokuldan beri kitap paylaşımının kötü bir şey olduğu öğretilmişti, bunu yalnızca korsanlar yapardı.

Continue Reading →

Ve SPA’nın, Yazılım Koruma Biriminin, onu yakalayamama ihtimali düşüktü. Yazılım sınıfında, Dan, her kitabın Merkezi Lisanslamaya ne zaman ve nerede ve kim tarafından okunduğunu raporlayan bir telif hakkı izleyicisine [:monitor] sahip olduğunu öğrenmişti. (Merkez bu bilgileri okuyucu korsanları yakalamak için kullandığı gibi, ayrıca kişisel ilgi profillerini perakendecilere satmak için de kullanmaktaydı.) Bilgisayarının ağa bir sonraki bağlanışında, Merkezi Lisanslama bu bilgiyi bulacaktı. Bilgisayar sahibi olarak, o, suçu önlemediği için ciddi bir ceza alabilirdi.

Tabi ki, Lissa kitaplarını okuma niyetinde olmayabilirdi. Bilgisayarı yalnızca dönem ödevini yazmak için istemiş olabilirdi. Ancak Dan Lissa’nın orta-sınıf bir aileden geldiğini ve okuma ücretleri hariç okul harcını zar zor ödediğini biliyordu. Kitaplarını okumak, okuldan mezun olmasının tek yolu olabilirdi. Dan bu durumu anladı; kendisi de okuduğu tüm araştırma makalelerinin ücretini ödemek için borç almak zorunda kalmıştı. (bu ücretlerin % 10’u makaleleri yazan araştırmacılara gitmekteydi; Dan akademik kariyer yapmak istediği için, kendi araştırma makalelerine sıklıkla atıf yapılırsa, bunların yeterli ücreti sağlayacağını ummaktaydı.)

Daha sonra, Dan, herhangi bir kimsenin, kütüphaneye gidip ücret ödemeden makale ve hatta kitap okuyabileceğini öğrendi. Hükümetin kütüphane bağışları olmaksızın binlerce sayfa okuyan bağımsız burslu öğrenciler vardı. Ancak 1990’larda, hem ticari hem de kâr amaçlı olmayan yayıncılar, erişim için ücret talep etmeye başladı. 2047 yılı itibariyle, özgür erişim sağlayan kütüphaneler geçmişte kalmıştı.

SPA ve Merkezi Lisanslama’dan kaçmanın elbette yolları vardı. Ancak bunlar yasal değildi. Dan’ın yazılım sınıfında, Frank Martucci adında bir sınıf arkadaşı vardı, Frank, yasadışı bir hata ayıklama (debugging) aracı temin etti ve bu aracı, kitap okurken, telif hakkı izleme kodunu atlatmak için kullandı. Ancak çok sayıda arkadaşına bu hata ayıklayıcıdan bahsetti ve bu arkadaşlarından biri, bir ödül karşılığında onu şikayet etti (borçta olan öğrenciler ele vermeye yatkındılar). 2047 yılında Frank hapishanedeydi, bunun nedeni yasak okuma yapması değil, hata ayıklayıcıyı bulundurmasıydı.

Dan daha sonra herkesin hata ayıklama araçlarına geçmişte sahip olabildiği bir zaman olduğunu öğrendi. CD üzerinde edinilebilen ya da İnternetten indirilebilen özgür hata ayıklama araçları bile vardı. Ancak sıradan kullanıcılar, bunu, telif hakkı izleyicilerini atlatmak etmek için kullanmaya başladığı için bir hakem, gerçek uygulamada, bunun, hata ayıklayıcıların temel kullanımı haline geldiğine karar verdi. Bu, onların yasadışı olduğu anlamına gelmekteydi; hata ayıklayıcıların geliştiricileri hapse gönderildi.

Tâbi ki programcılar hâlâ hata ayıklama araçlarına ihtiyaç duymaktaydı ancak 2047’de hata ayıklayıcı satıcıları yalnızca numaralı kopyaları, yalnızca resmi olarak lisanslı ve bağlı programcılara dağıttı. Dan’ın yazılım sınıfında kullandığı hata ayıklayıcı önemli bir güvenlik duvarının [:firewall] arkasında tutulmaktaydı, bu nedenle bu, yalnızca sınıf alıştırmaları için kullanılabilmekteydi.

Değiştirilmiş bir sistem çekirdeği kurularak, telif hakkı izleyicilerinin atlatılması da mümkündü. Dan sonunda, özgür çekirdekleri de, hatta tamamen özgür işletim sistemlerini de öğrendi, bu sistemler yüzyılın sonunda vardı. Ancak bunlar, hata ayıklayıcılar gibi yasa dışıydı, ayrıca bir taneye sahip olsanız bile, bilgisayarınızın kök [:root] şifresini bilmeden bir tane kuramıyordunuz. Ve FBI ya da Microsoft Destek size şifreyi söylemezdi.

Dan sonunda Lissa’ya bilgisayarını veremeyeceğine karar verdi. Ama ona yardım etmek de istiyordu çünkü onu seviyordu. Lissa ile her konuşma fırsatı Dan’ın içini mutlulukla dolduruyordu. Ve yardım istemek için Lissa’nın Dan’ı seçmiş olması da Lissa’nın da Dan’ı sevdiği anlamına gelebilirdi.

Dan, daha da akla gelmeyen bir şey yaparak bu ikilemi çözdü, Lissa’ya bilgisayarı verdi ve ona şifresini söyledi. Bu şekilde, Lissa kitaplarını okursa, Merkezi Lisanslama kitapları Dan’ın okuduğunu düşünecekti. Bu, yine de bir suçtu ama SPA, bu suçu otomatik olarak bulamazdı. Ancak Lissa bildirirse bulabilirlerdi.

Tabi ki, Dan’ın Lissa’ya kendi şifresini vermiş olduğunu okul yönetimi fark ederse, Lissa’nın bunu ne için kullandığına bağlı olmaksızın, ikisinin de okul hayatları sona erecekti. Okulun politikası, bunun bir disiplin suçu olduğu yönündeydi. Zararlı bir şey yapıp yapmamanız önemli değildi, suç, yöneticilerin sizi kontrol etmesini zorlaştırmaktaydı. Okul yönetimi, bunun, yasak bir şey yapmakta olduğunuz anlamına geldiğini varsaymaktaydı ve bu yasak şeyin ne olduğunu bilmeleri gerekmezdi.

Öğrenciler genelde bu nedenle atılmamaktaydı, en azından doğrudan değil. Bunun yerine, öğrencilerin okul bilgisayar sistemlerine girmeleri yasaklanmakta ve bu da kaçınılmaz bir şekilde tüm derslerden kalmalarına neden olmaktaydı.

Daha sonra, Dan, bu üniversite politikasının yalnızca, çok sayıda üniversite öğrencisinin bilgisayar kullanmaya başladığı 1980’lerde başlamış olduğunu öğrendi. Önceden, üniversiteler, öğrenci disiplininde farklı bir yaklaşıma sahipti; üniversiteler, yalnızca şüphe yaratan etkinlikleri değil, zararlı etkinlikleri cezalandırmaktaydı.

Lissa, Dan’ı SPA’ya bildirmedi. Dan’ın Lissa’ya yardım etmesi kararı, sonunda evlenmelerine kadar gitti ve ayrıca çocukken korsanlık hakkında onlara ne öğretildiğini sorgulamalarını sağladı. Çift, Sovyetler Birliği ve kopyalama konusundaki kısıtlamalar hakkında ve hatta orijinal Birleşik Devletler Anayasası hakkında telif hakkının tarihini okumaya başladı. Luna’ya taşındılar ve orada SPA’nın uzun kolundan benzer şekilde kaçan başka insanları tanıdılar. 2062 yılında, Tycho İsyanı başladığında, evrensel okuma hakkı, ana amaçlarından biri haline geldi.

Yazarın Notu

Bu not 2007 yılında güncellenmiştir.

Okuma hakkı günümüzde hâlâ devam eden bir mücadeledir. Mevcut yaşam şeklimizin karanlığa gömülmesi 50 yıl alabilmesine rağmen, yukarıda açıklanan belirli kanunların ve uygulamaların birçoğu halihazırda önerilmiştir; birçoğu Amerika’da ve başka yerlerde kanunlaştırılmıştır. Amerika’da, 1998 Dijital Milenyum Telif Hakkı Hareketi, bilgisayara yüklenmiş kitapların (ve diğer verilerin) okunmasını ve ödünç verilmesini kısıtlamak için yasal bir taban oluşturmuştur. Avrupa Birliği, 2001 telif hakkı direktifinde, benzer kısıtlamalar getirmiştir. Fransa’da, 2006’da kabul edilen DADVSI yasasıyla DeCSS’nin, DVD’deki videoları çözmek için program, bir kopyasına sadece sahip olmak bile suç sayılmaktadır.

2001 yılında, Disney-finansmanlı Senatör Hollings, SSSCA (halen CBDTPA olarak adlandırılmaktadır) olarak adlandırılan bir yasa tasarısını önermiştir, SSSCA, her bilgisayarda, kullanıcının atlatamadığı zorunlu kopyalama-sınırlama özelliklerinin bulunmasını gerektirmektedir. Clipper yondası ve benzer ABD hükümeti anahtar-belge [:key-escrow] önerilerini düşünürsek, bu uzun soluklu bir eğilimi göstermektedir: bilgisayar sistemleri kullananlar üzerinde bir nüfuz kontrolü yaratmak üzere ayarlanıyor. SSSCA daha sonra telafuz edilmeyen CBDTPA olarak değiştirilmiştir, bu da “Consume But Don’t Try Programming Act” [:Tüket Ama Programlama Eylemini Deneme] olarak mizahi bir şekilde açılmıştır.

Hemen sonrasında ABD senatosu Cumhuriyetçiler tarafından kontrol edilmeye başladı. Hollywood’a Demokratlardan daha az bağlılar, bu yüzden önerileri zorlamadılar. Şimdi Demokratlar geri döndüler, tehlike yine yüksek bir düzeyde.

2001 yılında, Amerika, Batı Yarıküre’deki tüm ülkelerde aynı kuralları dayatmak için, önerilen Amerika’nın Özgür Ticaret Bölgesi anlaşmasını kullanmaya başlamıştır. FTAA, “özgür ticaret” anlaşması olarak adlandırılan ancak gerçekte şirketlere demokratik hükümetler üzerinde artırılmış güç sağlamak için tasarlanmış bir anlaşmadır. DMCA gibi kanunların dayatılması bu işin özünü oluşturmaktadır. FTAA, DMCA gereksinimlerini rededen Brezilya başkanı Lula ve diğerleri tarafından etkin bir şekilde yokedildi.

O zamandan beri, ABD benzer gereksinimleri Avustralya ve Meksika gibi ülkelere “serbest ticaret” anlaşmaları ile dayatmaktadır, ve Kosta Rika gibi ülkelere başka bir anlaşma olan CAFTA ile dayatmaktadır. Ekvador başkanı Correa ABD ile “serbest ticaret” anlaşmasını imzalamayı redetti, ancak duyduğum kadarıyla Ekvador 2003 yılında DMCA benzeri bir şeyi kabul etti.

Hikayedeki fikirlerden biri 2002 yılına kadar önerilmemişti. Bu fikir FBI’ın ve Microsoft’un kişisel bilgisayarlar için kök şifreleri tutması ve onlara sahip olmanıza izin vermemesi fikridir.

Bu tertibi önerenler, tasarıya “güvenli işletim” [:trusted computing] ve “Palladium” gibi isimler verdiler. Biz “güvensiz (hain) işletim” [:treacherous computing] diyoruz, çünkü bilgisayarınızın şirketlere itaat etmesine, size itaat etmemesine ve karşı gelmesine neden olmaktadır. Bu 2007 yılında Windows Vista‘nın bir parçası olarak gerçekleştirildi; Apple’ın da benzer bir şey yapmasını bekliyoruz. Bu tertipte, gizli kodu saklayan üreticinin kendisidir, ancak FBI‘ın onu edinmesinde zorluk çekeceğini düşünmüyorum.

Microsoft sakladığı geleneksel anlamda bir şifre değil; hiç bir kişi bunu bir terminalde yazmaz. Bunun yerine, bir imza ve saklanan bir ikinci anahtara karşılık gelen bir şifreleme anahtarıdır. Bu Microsoft’un, ve Microsoft ile işbirliği yapan herhangi bir web sitesinin, kullanıcının bilgisayarıyla yapabilecekleri üzerinde tam bir denetim sağlamasına elverir.

Vista ayrıca Microsoft’a ek güç verir; örneğin, Microsoft zorla yükseltmeleri kurdurabilir, ve Vista kullanan herhangi bir makinenin belli bir aygıt sürücüsünü çalıştırmasını engelleme emri verebilir. Vista’nın bir çok kısıtlamasının ana amacı DRM (Digital Restrictions Management)’ı dayatarak, kullanıcıların üstesinden gelmesine engel olmaktır. DRM tehlikesi yüzünden DefectiveByDesign.org kampanyasını oluşturduk.

Bu yazı yazıldığında, SPA, küçük İnternet Hizmeti Sağlayıcılarını (Internet Service Provider – ISP) tehdit ediyor ve SPA’nın tüm kullanıcıları izlemesi için izin istiyordu. Birçok ISP, tehdit edildiğinde teslim oluyordu çünkü mahkemede savaşmaya güçleri yetmemekteydi (Atlanta Gazete-Kurumu (Journal-Constitution), 1 Ekim 96, D3). ISP’lerden bir tanesi, Oakland, Kaliforniya’daki ConneXion, istemi reddetti ve gerçekten de dava açıldı. SPA daha sonra davayı düşürdü ama DMCA’yı, yani, istediği gücü kendisine veren şeyi elde etti.

Yazılım Yayıncıları Birliğinin kısaltması olan SPA yerine bu polis-benzeri görevde BSA (Business Software Alliance) rol oynamaya başlamıştır. Günümüzde bu, resmi bir polis kuvveti değildir; resmi olmayan bir şekilde davranmaktadır. Eski Sovyetler Birliği’ni hatırlatan yöntemleri kullanarak, insanları birlikte çalıştıkları insanlar ve arkadaşları konusunda bilgi vermeye çağırırlar. 2001 yılında Arjantin’deki bir BSA kampanyası, yazılımı paylaşan kimselere ağır hapis cezaları verileceği şeklinde ciddi tehditlerde bulunmuştur.

Yukarıda açıklanan üniversite güvenlik politikaları gerçektir. Örneğin, giriş yaptığınızda, Chicago-bölgesi üniversitelerinden birindeki bir bilgisayarda aşağıdaki mesajı görürsünüz:

Bu sistem yalnızca yetkili kullanıcıların kullanımı içindir. Yetkisiz olarak ya da yetkilerinin dışında bu bilgisayar sistemini kullanan bireylerin, tüm işlemleri, sistem personeli tarafından izlenecek ve kaydedilecektir. Bu sistem kullanılarak bireylerin düzgün olmayan bir şekilde izlenmesi ve sistemin bakımda olması durumunda, yetkili kullanıcıların işlemleri de izlenebilir. Bu sistemi kullanan kişi, bu gibi bir izlemenin olduğunu açık ve net bir şekilde kabul etmektedir ve bu izlemenin sonucunda, yasal olmayan bir işlem ya da Üniversite kurallarının çiğnenmesi gibi bir duruma rastlanırsa, sistem personeli bu izleme sonucunu Üniversite yetkililerine ve/veya kanun yürütme birimlerine bildirir.

Bu, Dördüncü Değişikliğe ilişkin ilginç bir yaklaşımdır: herkese ikna olması için baskı uygulayın, böylece haklarından vazgeçsinler.

Kaynakça

  • The administration’s “White Paper”: Information Infrastructure Task Force, Intellectual Property and the National Information Infrastructure: The Report of the Working Group on Intellectual Property Rights (1995).
  • An explanation of the White Paper: The Copyright Grab, Pamela Samuelson, Wired, Jan. 1996
  • Sold Out, James Boyle, New York Times, 31 March 1996
  • Public Data or Private Data, Washington Post, 4 Nov 1996. Buna bağlantı veriyorduk, ancak Washington Post web sitesindeki yazıları okumak isteyen kullanıcılardan para almaya başladı, bu yüzden bağlantıyı kaldırmaya karar verdik.
  • Union for the Public Domain (Kamusal Alan için Birlik)—Telif hakları ve patent güçlerinin genişlemesine karşı durmayı ve tersine çevirmeyi hedefleyen bir organizasyon

Bu yazı Özgür Yazılım, Özgür Toplum: Richard M. Stallman’ın Seçme Yazıları kitabında yayınlanmıştır.

Okunabilecek diğer metinler

Yazarın notu elektronik gözetleme ve okuma hakkı üzerine sürdürülen mücadele hakkındadır. Savaş şimdi başlamaktadır; aşağıda okuma hakkınızı engellemek üzere geliştirilmiş teknolojiler hakkındaki iki yazının bağlantısını bulabilirsiniz.

  • Electronic Publishing: Kitapların elektronik biçimde dağıtılması, ve bir kopyayı okuma hakkını etkileyen telif hakları üzerine bir yazı

Richard Stallman

gnu.org

0

Copyleft Nedir?

Copyleft, bir programın (veya başka bir çalışmanın) özgür yazılım haline getirilmesi, programın tüm değiştirilmiş ve genişletilmiş sürümlerinin de özgür yazılım haline getirilmesi için genel bir yöntemdir. Bir programı özgür hale getirmenin en basit yolu, telif hakkını kaldırıp programı kamu malı haline getirmektir. Bu istekleri bu yöndeyse insanların programı ve iyileştirmeleri paylaşmalarını sağlar. Ancak bu durum ayrıca işbirliği yapmayan insanların programı özel mülk yazılıma dönüştürmesine de neden olur. Bu insanlar, çok sayıda ya da az sayıda değişiklik yapar ve programı özel mülk bir ürün olarak dağıtırlar. Programı bu değiştirilmiş biçimde alan insanlar, özgün yazarın onlara sağladığı özgürlüğe sahip olamazlar; aradaki insanlar bu özgürlüğü yoketmiştir.

Continue Reading →

GNU Projesinde, hedefimiz, tüm kullanıcılara, GNU yazılımını yeniden dağıtmaları ve değiştirmeleri için özgürlük sağlamaktır. Aradaki insanlar özgürlüğü yokederlerse, birçok kullanıcıya sahip olduğumuz halde, bu kullanıcıların özgürlüğü olmayacaktır. Bu nedenle, GNU yazılımını kamuya açık hale getirmek yerine, “copyleft” uygularız. Copyleft, değiştirerek ya da değiştirmeyerek yazılımı dağıtan kimsenin, yazılımı kopyalamak ve değiştirmek isteyen kimselere bu özgürlüğü aktarmaları gerektiğini söyler. Copyleft, her kullanıcının özgürlüğe sahip olmasını garantiler.

Copyleft ayrıca diğer programcıların özgür yazılım eklemesi için bir güdü de oluşturur. GNU C++ derleyicisi gibi önemli özgür programlar yalnızca bu nedenden dolayı varlar.

Copyleft ayrıca geliştirdiği özellikleri özgür yazılıma aktarmak isteyen programcıların bunu yapması için izin almalarına da yardımcı olmaktadır. Bu programcılar, daha fazla para kazanmak için hemen hemen her şeyi yapacak olan firmalar ya da üniversiteler için çalışmaktadır. Bir programcı, değişikliklerini kamuya aktarmak isteyebilir ancak işvereni, değişiklikleri özel mülk bir yazılım ürününe aktarmak isteyebilir.

İşverene, gelişmiş sürümün özgür yazılım hariç olmak üzere dağıtılmasının yasadışı olduğunu açıkladığımızda, işveren, genelde bu yazılımı çöpe atmak yerine özgür yazılım olarak dağıtmayı tercih etmektedir.

Bir programı copyleft etmek için, ilk olarak telif hakkının olduğunu ifade ederiz; daha sonra yalnızca dağıtım terimleri değişmemişse, bu programdan elde edilen herhangi bir programın ya da bu program kodunun kullanım haklarının, değiştirme ve yeniden dağıtım haklarının herkese verildiği yasal bir araç olan dağıtım terimlerini ekleriz. Bu nedenle, kod ve özgürlükler yasal olarak ayrılamaz hale gelir.

Özel mülk yazılım geliştiricileri, telif hakkını kullanıcıların özgürlüğünü almak için kullanmaktadır; biz ise telif hakkını kullanıcıların özgürlüğünü garanti etmek için kullanmaktayız. İsmini, “telif hakkı”ndan [:copyright] “copyleft”’e çevirmemizin nedeni budur.

Copyleft program üzerinde telif hakkını kullanmanın bir yoldur. Telif hakkında vazgeçmek anlamına gelmez; gerçekte, telif hakkından vazgeçmek copylefti imkansızlaştıracaktır. Copyleft kelimesindeki “left” ifadesi; İngilizce’deki “to leave” (terketmek, bırakmak) fiiline bir referans değildir; sadece “right” yönünün tersi yönü temsil etmektedir.

Copyleft genel bir kavramdır; ayrıntıları doldurmanın çeşitli yolları vardır. GNU Projesinde, kullandığımız özel dağıtım terimleri, GNU Genel Kamu Lisansı’nda (HTML olarak, metin olarak, ve Texinfo biçimlerinde erişebilirsiniz) mevcuttur. GPU Genel Kamu Lisansı sıklıkla kısaca GNU GPL olarak adlandırılır. Ayrıca İnternette GNU GPL hakkında Sıklıkla Sorulan Sorular sayfası var. Ek olarak FSF’nin katılımcılardan gelen telif hakkı görevlerini niçin aldığına ilişkin bilgileri de okuyabilirsiniz.

Alternatif bir copyleft biçimi olan GNU Kısıtlı Genel Kamu Lisansı (LGPL)(HTML, metin, ve Texinfo biçimleri) bazı (ama hepsi değil) GNU kütüphanelerine uygulanmaktadır. LGPL’i uygun kullanmak için daha fazlasını öğrenmek üzere, lütfen Neden bir sonraki kütüphaneniz için Lesser GPL kullanmamalısınız yazısını okuyun.

GNU Özgür Belgeleme Lisansı (FDL) (HTML, metin ve Texinfo) değiştirilmiş ya da değiştirilmemiş ticari olan ya da olmayan biçimde herkese kopyalama ve yeniden dağıtma etkili özgürlüğünü sağlamak için bir kılavuzda, kitapta ya da başka bir belgede kullanılması hedeflenen bir copyleft biçimidir.

Uygun lisans bir çok rehberde, ve her bir GNU kaynak kodu dağıtımında içerilmiştir.

Bütün bu lisanslar kendi çalışmalarınıza, sizin telif hakkı sahibi olduğunuz varsayımıyla, rahatlıkla uyarlayabileceğiniz şekilde tasarlanmıştır. Uyarlama için lisansları değiştirmenize gerek yoktur, sadece çalışmada lisansın bir kopyasını barındırmanız, ve kaynak kodlarda uygun bir şekilde lisansa yönelik bildirimleri eklemeniz yeterlidir.

Birçok farklı program için aynı dağıtım terimlerinin kullanılması, çeşitli farklı programlar arasında kodun kopyalanmasını kolaylaştırmaktadır. Tümü aynı dağıtım terimlerine sahip oldukları için, terimlerin uyumlu olup olmadığının düşünülmesine gerek yoktur. Kısıtlı GPL, sürüm 2, dağıtım terimlerini genel GPL olarak değiştirmenize izin veren bir eklemeyi içerir, böylece kodu, GPL tarafından kapsanan başka bir programa kopyalayabilirsiniz. Lesser GPL’nin sürüm 3’ü, GPL sürüm 3’e bir istisna olarak eklenmiştir, uyumluluk böylece otomatikleşmiştir.

Eğer programınızı GNU GPL veya GNU LGPL ile copyleft yapmak istiyorsanız, lütfen lisans açıklamaları sayfasını tavsiyeler için ziyaret edin. Seçtiğiniz lisansın tüm metnini kullanmanız gerektiğini unutmöayın. Her biri bütündür, ve kısmi kopyalara izin verilmemektedir.

Eğer kılavuzunuzu GNU FDL ile copyleft yapmak isterseniz, lütfen FDL metnininsonundaki yönergeleri, ve GFDL açıklamalar sayfasını inceleyin. Tekrar, kısmi kopyalara izin verilmemektedir.

gnu.org

0

Richard Stallman: GNU/Linux SSS

İnsanlar, pek çok kimsenin “Linux” olarak adlandırdığı sistem için, GNU/Linux adını kullandığımızı ve bu adın kullanılmasını önerdiğimizi gördüklerinde pek çok soru sorabiliyorlar. Richard Stallman, GNU ve GNU/Linux ile ilgili çesitli konularda sıklıkla sorulan soruları cevaplandırıyor. GNU ve GNU/Linux kullanıcılarının dikkatle incelemesi, göz önünde bulundurması gereken bir link: GNU/Linux Sıklıkla Sorulan Sorular.

0