Archive | GNU/Linux İpuçları

Debian’a Mate Masaüstü Ortamını Kurmak

Debian’a Mate masaüstü ortamını kurmak için öncelikle sources.list dosyamıza bazı depo adreslerini eklememiz gerekiyor. Bunun için öncelikle su komutuyla uçbirimde root olalım, sonra da sources.list dosyamızı açalım: gedit /etc/apt/sources.list. Ardından sources.list dosyamızın altına şu depo adreslerini ekleyelim:

Continue Reading →


Debian Wheezy kullanıcıları:
# main repository
deb http://repo.mate-desktop.org/debian wheezy main
 
# mirrors
deb http://packages.mate-desktop.org/repo/debian wheezy main
deb http://mirror1.mate-desktop.org/debian wheezy main

Debian Jessie kullanıcıları:
# main repository
deb http://repo.mate-desktop.org/debian jessie main
 
# mirrors
deb http://packages.mate-desktop.org/repo/debian jessie main
deb http://mirror1.mate-desktop.org/debian jessie main

Şimdi depoları güncelleyelim:
apt-get update
Mate arşiv anahtarını alalım:
apt-get install mate-archive-keyring
Tekrar güncelleyelim:
apt-get update
Artık kuruluma geçebiliriz. Yalnızca temel paketleri yüklemek 
için şu komutu verebilirsiniz:
apt-get install mate-core
Hayır, temel paketlerle birlikte çevre birimlerini de yüklemek 
istiyorum diyorsanız şu komutu vermelisiniz:
apt-get install mate-desktop-environment
Temel paketlerle birlikte çevre birimlerini, ayrıca ekstraları da 
yüklemek istiyorum diyorsanız, şu komutu vermelisiniz:
apt-get install mate-desktop-environment-extra
Şu an için Mate masaüstü ortamının 1.6.0 sürümünü kurabiliyorsunuz.
Güle güle kullanın.


0

YouTube Videolarını İzleyememe Sıkıntısı

Geçenlerde Linux Mint kullanan bir arkadaşım, YouTube videolarını izleyemediğini söylemişti. Dediğine göre, genelde diğer sitelerden yayımlanan videolarda pek sorun yaşamıyordu ama YouTube’un yayımladığı videoları izleyemiyordu. Dizüstü bilgisayarında durumu gözden geçirdim, evet, anlattığı gibiydi. YouTube videoları yürümüyordu. Biraz uğraşınca sorunun çözümünü buldum. Buraya yazıyorum ki benzer sorun yaşayan arkadaşlar varsa, yararlansınlar. Firefox kullananlar, şöyle bir yol izleyebilirler: Sırasıyla Düzen/tercihler/Gizlilik/Geçmiş/Özel ayarları kullanacak/çerezleri göster yolunu takip edeceksiniz ve açılan pencerede, YouTube’a ait çerezleri sileceksiniz. Sonra, Düzen/tercihler/Gizlilik/Geçmiş/Özel ayarları kullanacak/Ayrıcalıklar/site adresi sekmesine geleceksiniz ve kutuya http://www.youtube.com adresini yazıp, engelle diyerek pencereyi kapatacaksınız. Artık Firefox ile YouTube sorunu yaşamayacaksınız.

Continue Reading →

Chromium ve Chrome için aynı ayarı aşağıdaki şekilde yapmak mümkünmüş.

Ayarlar => Gelişmiş Ayarları Göster => (Gizlilik bölümü altında) İçerik Ayarları => (Çerezler bölümü altında)  İstisnaları Yönet => (Ana Makina ad kalıbı bölümüne) www.youtube.com yazınız => Davranış olarak Engelle seçeneğini seçiniz.

Chromium konusundaki katkısı için kelebek333‘e teşekkürler.

 

0

Nvidia Optimus Teknolojisi ve Bumblebee ile Primus Kurulumu

Aynı bilgisayarda biri intel (tümleşik) ve diğeri Nvidia (harici) ekran kartı varsa, bu iki ekran kartı arasında sorunsuz geçiş yapılmasını sağlayan teknolojiye Nvidia Optimus teknolojisi deniyor. Bu teknoloji ile birlikte hybrid bilgisayar, hybrid netbook, hybrid notebook vb. gibi çok çeşitli sözcükler yaşamımıza girmiş bulunuyor. Bu, güçlü ekran kartı gerektiren bir oyunu en yüksek ayarlarda takılmadan oynayabilmeniz; buna karşılık, yüksek ekran özellikleri gerektirmeyen bir ofis uygulamasını ikincil (tümleşik) kartınızla çalıştırabilmeniz anlamına geliyor. Söz konusu özellikleri kullanmak için yükleyeceğimiz yazılım: Bumblebee. Bumblebee GNU/Linux dağıtımları için dizüstü bilgisayarlara NVIDIA Optimus için destek vermeyi amaçlıyor. Bu vesileyle, öncelikle, Bumblebee yazılımının nasıl kurulduğunu değerlendirelim.

Continue Reading →

Uçbirimi açıyoruz ve sırasıyla aşağıdaki komutları veriyoruz:

sudo add-apt-repository ppa:bumblebee/stable

sudo add-apt-repository ppa:ubuntu-x-swat/x-updates

sudo apt-get update

sudo apt-get install bumblebee bumblebee-nvidia linux-headers-generic

sudo usermod -a -G bumblebee kullanıcı-adı

ya da

sudo adduser kullanıcı-adı bumblebee

Sonra sistemi yeniden başlatıyoruz.

sudo reboot

Bu aşamadan sonra Bumblebee kullanıma hazır hale gelecektir. Sistemimize ayrıca “Primus”u kuralım. Sisteme primus’u kurmak için:

sudo add-apt-repository ppa:zhurikhin/primus

sudo apt-get update

sudo apt-get install primus

Sonrasında, şu komutlar değerlendirmeyi mümkün kılacaktır:

glxspheres

optirun glxspheres

primusrun glxspheres

Bir ekleme yapalım. Gerekiyorsa şurada anlattığım gibi Glxspheres kurabilir ve

/opt/VirtualGL/bin/glxspheres64

ya da

optirun /opt/VirtualGL/bin/glxspheres64

komutlarını verebilirsiniz.

0

Debian Hakkında

Debian Projesi, özgür bir işletim sistemi yapmaya karar vermiş gönüllülerin oluşturduğu bir işletim sistemidir. Bu işletim sistemine biz Debian GNU/Linux veya kısaca Debian diyoruz. İşletim sistemi; bilgisayarınızın, programları ve uygulamaları çalıştırmasını sağlar. İşletim sisteminin temelini çekirdek oluşturur. Çekirdek bilgisayarın ev işlerini yapan ve diğer programların çalışmasına yarayan en temel programdır. Debian sistemleri Linux çekirdeğini kullanmaktadır. Linux, Linus Torvalds tarafından başlatılan ve Dünya çapında binlerce destekleyicisi bulunan bir parça yazılımdır. Bunun yanında Debian, başta Hurd çekirdeği olmak üzere diğer kernellerle çalışması için yapılan çalışmalar sürmektedir. Hurd, sunucuların bir microkernel (Mach gibi) üzerinde çeşitli özelliklerle çalışmasını sağlar. Hurd GNU projesi kapsamında üretilen özgür bir yazılımdır.

Continue Reading →

Temel araçların bir çoğu GNU projesinden gelmektedir, dolayısıyla isim GNU/Linux ve GNU/Hurd olmuştur. Bu araçlar da özgür yazılımdır.

Elbette insanların istediği programlar, işlerini yapmaları için gerekli olan programlar, işlerinde belge düzenlemeye yarayan ve sıkıldıklarında oynayacakları oyunlardan, yazılım geliştirme araçlarına kadar bir çok yazılım vardır. Debian, 25000’ın üzerinde paket (derlenmiş ve kullanıma hazır hale getirilmiş, kolay kurulan yazılımlar) ile gelmektedir — tamamı özgürdür.

Bu bir kuleye benzetilebilir. Temelde çekirdek bulunur. Onun üzerinde temel araçlar ve sonrasında çalıştırmak isteyebileceğiniz tüm programlar bulunur. Kulenin en üstünde; dikkatlice ve titizlikle organize edilmiş, herşeyin bir uyum içerisinde çalışmasını sağlayan Debian bulunur.

Tamamı özgür mü?

Belki merak ediyor olabilirsiniz: Neden insanlar saatlerini program yazmaya, onu titizlikle paketlemeye harcar ve onu özgürce dağıtır? Bunun cevabı katkıda bulunan kişiden kişiye değişir. Bazı insanlar diğerlerine yardım etmeyi severler. Bazıları bilgisayarlar hakkında daha çok bilgi edinmek için program yazarlar. Bir çok kişi ise şişirilmiş yazılım fiyatlarına alternatifler oluşturmaktadır. Bazıları ise, artan özgür yazılım kalabalığını teşekkür olarak alıp katkıda bulunmaktadır. Çoğu araştırmalarını geniş kullanım alanına yaymak için özgür yazılım üretmektedir. Şirketler ise nasıl geliştirileceğini göstermek için özgür yazılım üretmektedir, böylece yeni bir özelliği kendi başınıza eklemenin daha kolay bir yolu yoktur! Elbette bir çok kişi ise sırf eğlenceli olduğu için yapar.

Debian’ın daha önce yazılmış ve resmileştirilmiş bir belge üzerine geliştirileceği zaman daha faydalı olabileceğini düşündük. Bu nedenle Sosyal Sözleşme‘miz doğdu.

Debian özgür yazılıma inanmasına rağmen, insanların özgür olmayan yazılımları istemesi veya kullanması gerektiği durumlar oldu. Zaman içerisinde Debian bunları desteklemeye başladı. Hatta Debian sistemine yüklenmek için hazırlanan özgür-olmayan yazılım paketlerinde artmaktadır.

Özgür diyorsunuz fakat CD’ler ve bant genişliği para tutuyor!

Şunu soruyor olabilirsiniz: Eğer yazılım özgür ise, neden CD için bir satıcıya para ödemem gerek ya da bir internet sağlayıcısına download için para ödemeliyim?

Bir CD alırken, başka birinin zamanını, disklerin yapılması için harcanan sermayeyi ve risklerini (adam tüm CD’leri satamayabilir) satın almış olursunuz. Diğer bir deyişle, yazılımın taşınmasını sağlayan fiziksel bir yapı satın almış olursunuz, yazılımın kendisini değil.

Biz “özgür” kelimesini kullanırken, özgürlüğü kastediyoruz, bunun bedava olması gerektiğini değil. Özgür yazılım ile ne anlatmak istendiği ve Özgür Yazılım Vakfı ne diyor sayfalarında okuyabilirsiniz.

Bir çok yazılım yüzlerce dolar tutuyor. Nasıl istemezsiniz bunu?

Daha iyi bir soru: Yazılım şirketleri neden bu kadar parayı istemiyor? Yazılım üretmek, araba üretmeye benzemez. Yazılımınızın bir kopyasını yaptıktan sonra, onu pazarlamak size milyonlar kazandırabilir (bu, Microsoft’un bankasında neden milyarlarının olduğunun iyi bir nedenidir).

Bir de şu açıdan bakın: Eğer arkanızda sonsuz kum kaynağı varsa, birazını atmak isteyebilirsiniz. Bir kamyon tutup başkalarına taşımak aptalca olur. Fakat başkalarını gelip almalarını sağlayabilirsiniz (internet üzerinden indirmeye olanak sağlayabilirsiniz) veya bunu başkalarına ulaştırmak için birilerinden ödeme alabilirsiniz (CD almaya eşdeğerdir). İşte bu Debian CD ve DVD’lerinin nasıl bu kadar ucuz olmasının nedenidir. (4 DVD sadece 12 USD).

Debian CD satışlarından para kazanmamaktadır. Ödenen bu paralar aynı zamanda, domain yenileme ve donanım gibi ihtiyaçlar için harcanır. Bu yüzden, Debian’a bağışta bulunan CD satıcılarından CD’leri almanızı istiyoruz.

Hangi donanım desteklenmektedir?

Debian neredeyse tüm kişisel bilgisayarlarda çalışmaktadır, buna çok eski modeller de dahil. Debian’ın her yeni dağıtımı genellikle daha fazla bilgisayar mimarisini desteklemektedir. Şuan desteklenmekte olanları görmek için lütfen: kararlı sürüm için olan belgelere bakınız.

Neredeyse tüm donanımlar desteklenmektedir. Eğer makinanıza bağlı her donanımdan eminseniz: Linux Donanım Uyumluluğu belgesine bakabilirsiniz.

Bazı şirketler donanım spesifikasyonunu yayınlamadıklarından donanımlarının desteklenmesi güçleşir. Bu, onların donanımlarını GNU/Linux altında kullanamayacağınız anlamına gelmektedir. Bazı şirketler ise özgür-olmayan sürücüleri sunmaktadır, bu bir sorundur çünkü şirket bu işten çekilebilir ya da sizin kullandığınız donanıma desteği çekebilir. Biz sadece ürünlerinde özgür yazılım ile sürücü desteği sağlayan üreticileri tavsiye ediyoruz.

Daha fazla bilgi istiyorum.

Sıkça Sorulan Sorular sayfamıza bir göz gezdirmek isteyebilirsiniz.

Hâlâ ikna olmadım.

Bizim sözümüzle yetinmeyin – Debian’ı deneyip kendiniz görün. Hard disk fiyatları çok ucuzladı, 2GB boş alan sizin için yeterli olacaktır. Eğer grafiksel masaüstü istemiyorsanız 600MB yeterli. Debian kolayca bu alana kurulabilir ve mevcut işletim sisteminiz ile birlikte çalışabilir. Eğer daha fazla alana ihtiyacınız olursa, diğer işetim sistemlerinizden birini kaldırabilirsiniz (ve Debian’ın gücünü gördükten sonra, Debian’ı silmeyeceğinizden emin olabilirsiniz).

Yeni bir işletim sistemi denemek değerli zamanınızı alacaktır, eğer buna ayıracak zamanınız yoksa bu anlaşılabilir bir durumdur. Bu nedenle Debian’ın artıları ve eksilerini derledik. Eğer kurmaya değer mi diye soruyorsanız, bu yazı karar vermenizde size yardımcı olacaktır. Umarız ki dürüstlüğümüzü ve açık sözlülüğümüzü taktir edersiniz.

Debian’ı nasıl temin edebilirim?

Debian’ı yüklemenin en çok kullanılan yol, boş bir CD fiyatına herhangi bir CD satıcısından satın alarak yüklemektir. Eğer iyi bir İnternet bağlantınız varsa, Debian’ı İnternet üzerinden indirip yükleyebilirsiniz.

Lütfen daha fazla bilgi için Debian’ı temin etme ile ilgili sayfamıza bakınız.

Eğer şuan Debian’ınız yoksa, ilk olarak Linux Donanım Uyumluluğu sayfasına bakmak isteybilirsiniz.

Size sunduğumuz paketlere bakmayı unutmayın (umarız paket sayısı gözünüzü korkutmaz).

Hepsini kendi başıma yapamam. Nereden destek alabilirim?

Web sitemizde ve bilgisayarınıza kurulu paketlerin içerisinde yer alan belgeleri okuyarak yardım alabilirsiniz. Ayrıca bize mail listeleri ve IRC kullanarak ulaşabilirsiniz. Başka bir yol ise bir danışman tutmaktır.

Lütfen ayrıntılı bilgi için hazırladığımız belgelere ve destek sayfalarına bakınız.

Sizler de kimsiniz?

Debian, Dünya’nın her tarafından neredeyse bine yakın aktif gönüllü geliştirici tarafından yapılmaktadır. Geliştiricilerin sadece birazı birbirleriyle gerçekte tanışmıtır. İletişim genel olarak e-mail aracılığı ile (lists.debian.org da bulunan mail listelerinde) ve IRC (irc.debian.org da bulunan #debian kanalında) ile yapılmaktadır.

Debian Projesi’nin dikkatle hazırlanmış organize bir yapısı vardır. Debian’ın içeride nasıl gözüktüğüne dair daha fazla bilgi için geliştiricilerin köşesine bakmaktan çekinmeyin.

Debian’ı kimler kullanıyor?

Herhangi bir istatistik tutulmamasına rağmen (Debian’ı kullanmak için kullanıcının kayıt olmasına gerek yoktur), görülüyor ki Debian, büyük-küçük binlerce kişi tarafından, geniş bir alana yayılmış bir çok organizasyon tarafından kullanılıyor. Neden ve nasıl kullandığına dair açıklama gönderen yüksek profilli organizasyonların bir listesini; kimler Debian kullanıyor sayfamızda görebilirsiniz.

Tüm bunlar nasıl başladı?

Debian, Linux ve GNU’dan esinlenerek açık bir dağıtım yapmak isteyen Ian Murdock tarafından 1993 Ağustos’unda başladı. Debian dikkatli ve özeni bir araya getirip, aynı şekilde geliştirildi. Sıkı Özgür Yazılım hackerlarıyla küçük başladı ve iyi organize edilmiş topluluğu ve geliştiricileriyle günden güne büyüdü. Ayrıntılı geçmiş için lütfen Proje Geçmişi sayfasına bakınız.

Bir çok insan Debian’ın nasıl telafuz edildiğini sormaktadır. Debian, /ˈde.bi.ən/ şeklinde telafuz edilmektedir. Debian ismi, yaratıcısı Ian Murdock ve eşi Debra’dan gelmektedir.

debian.org

 

0

Debian Sosyal Sözleşmesi

Sürüm 1.1 26 Nisan 2004 tarihinde onaylanmıştır. 5 Temmuz 1997 tarihinde onaylanan, sürüm 1.0 yürürlükten kalkmıştır. Debian ve Debian yapımcıları Debian Sosyal Sözleşmesi‘ni oluşturmuşlardır. Sözleşmenin bir parçası olan Debian Özgür Yazılım Yönergeleri (DFSG), başta uymayı kabul ettiğimiz tahaddütler olarak hazırlanmış, ardından Açık Kaynak Tanımı‘nın temelleri olarak özgür yazılım topluluğuna bırakılmıştır.

Continue Reading →

Özgür Yazılım Topluğu ile Sosyal Sözleşme

  1. Debian %100 özgür kalacaktırBir çalışmanın özgür olup olmadığına dair ilkeleri Debian Özgür Yazılım Yönergeleri başlıklı belgede sunuyoruz. Debian sisteminin ve onun tüm bileşenlerinin bu ilkelere göre özgür olacağına söz veriyoruz. Debian’da hem özgür hem özgür olmayan çalışmaları yaratacak veya kullanacak insanları destekleyeceğiz. Sistemi hiçbir zaman özgür olmayan bir bileşene gereksinim duyar hale getirmeyeceğiz.
  2. Ürettiklerimizi yine özgür yazılım topluluğuyla paylaşacağızDebian’a yeni bileşenler yazdığımızda, bunları Debian Özgür Yazılım Yönergeleri’ne uygun şekilde lisanslayacağız. Özgür yazılımın yaygın şekilde dağıtılması ve kullanılması için elimizden gelen en iyi sistemi yapacağız. Sisteme dahil ettiğimiz çalışmalara ilişkin hata düzeltmeleri, iyileştirmeler, kullanıcı istekleri ve benzerlerini üst geliştiricilere ileteceğiz.
  3. Sorunları gizlemeyeceğizHata-bildirimi veritabanının bütününü her zaman, herkese açık tutacağız. Çevrimiçinde olan kullanıcılardan gelen hata bildirimleri gecikmeden diğer kullanıcılar tarafından da görülecektir.
  4. Önceliklerimiz, kullanıcılarımız ve özgür yazılımdırBizi, kullanıcılarımızın ve özgür yazılım topluluğunun ihtiyaçları yönlendirecektir. Önceliklerimizde onların çıkarları ön sırada yer alacaktır. Kullanıcılarımızın, çok sayıda farklı bilgisayar ortamındaki çalışmalarında ortaya çıkacak ihtiyaçlarına destek sunacağız. Debian sistemlerinde çalıştırılması düşünülen özgür olmayan çalışmalara itiraz etmeyeceğiz veya böylesi çalışmaları yaratan veya kullanan kişilerden ödeme talep etmeye kalkışmayacağız. Başkalarının hem Debian sistemini hem diğer çalışmaları içeren dağıtımlar oluşturmasına, bizim tarafımızdan bir ödeme talep edilmeksizin, izin vereceğiz. Bu hedefleri desteklemek gayesiyle, sistemin böylesi kullanımlarına engel hiçbir yasal kısıtlama taşımayan, yüksek kalitede malzemeden oluşturulmuş tümleşik bir sistem sağlayacağız.
  5. Özgür yazılım standartlarımızı karşılamayan çalışmalarBazı kullanıcılarımızın Debian Özgür Yazılım Yönergeleri’ne uymayan çalışmalara da ihtiyaç duyduklarını biliyoruz. Bu çalışmalar için arşivimizde contrib ve non-free alanlarını oluşturduk. Bu alanlardaki paketler, Debian’la kullanılacak şekilde yapılandırılmış olsalar bile, Debian sisteminin parçası değildir. CD üreticilerine bu alanlardaki paketlerin lisanslarını okumalarını ve paketleri CD’lerinde dağıtıp dağıtamayacaklarına karar vermelerini öneriyoruz. Sonuç olarak, özgür olmayan çalışmalar Debian sisteminin bir parçası olmamasına rağmen, kullanımlarını destekliyor ve özgür olmayan paketler için altyapı (hata takip sistemimiz ve e-posta listelerimiz gibi) sağlıyoruz.

Debian Özgür Yazılım Yönergeleri (DFSG)

  1. Özgür DağıtımDebian’da bulunan bir eser’e ait lisans, herhangi bir şahsın çok sayıda farklı kaynaktan program içeren bir yazılım topluluğunun (dağıtım) parçası olarak yazılımı satmasını veya bağışlamasını kısıtlayamaz. Lisans, böyle bir satış için telif bedeli veya başka bir ücret şart koşamaz.
  2. Kaynak KoduProgram kaynak kodu içermeli ve kaynak kodla birlikte derlenmiş formda dağıtıma da izin vermelidir.
  3. Türetilmiş EserlerLisans; değişikliklere, türetilmiş eserlere ve bunların orijinal yazılımın lisansında belirtilen şartlarla dağıtımına izin vermelidir.
  4. Orijinal Kaynak Kodun BütünlüğüLisans, kaynak kodun değiştirilmiş halde dağıtımını, _sadece_ yeniden oluşturma sırasında programın değiştirilmesini sağlayan yama (patch) dosyalarının kaynak kodla birlikte verilmesine müsaade etmesi halinde kısıtlayabilir. Lisans, değiştirilmiş kaynak kodla oluşturulan yazılımın dağıtımına sarahaten izin vermelidir. Lisans, türetilmiş eserlerin orijinal yazılımdan farklı bir isim veya sürüm numarası taşımasını şart koşabilir. (Bu bir uzlaşmadır. Debian grubu, program yazarlarını kaynak veya derlenmiş halde olsun herhangi bir dosyanın değiştirilmesini kısıtlamamaya teşvik eder.)
  5. Kişi veya Zümre Ayırımı GözetmemekLisans, hiçbir kişi veya zümre arasında ayırım yapmamalıdır.
  6. Çalışma Alanı Ayırımı YapmamakLisans, herhangi bir özel çalışma sahasında programın kullanımını kısıtlamamalıdır. Örneğin, programın ticari sahada veya genetik araştırmalarda kullanılması kısıtlanamaz.
  7. Lisans’ın DağıtımıProgramın ilişiğinde bildirilen haklar, kendileri için ilâve bir lisans gerektirmeden, yeniden dağıtımla programın ulaştığı herkes için geçerli olmalıdır.
  8. Lisans Debian’a Özel OlmamalıdırProgramın ilişiğinde bildirilen haklar, programın Debian sisteminin bir cüzü olması şartına bağlı olmamalıdır. Programın Debian’dan çıkartılması ve Debian olmaksızın, fakat program lisansının öngördüğü şartlar altında kullanılması veya dağıtılması halinde programın yeniden dağıtımla kendilerine ulaştığı bütün taraflar Debian sisteminde tanınanlarla aynı haklara sahip olmalıdır.
  9. Lisans Diğer Yazılımların Kullanım Haklarına KarışmamalıdırLisans, birlikte dağıtıldığı diğer lisanslı yazılımlar üzerine kısıtlama koymamalıdır. Örneğin, lisans aynı ortamda dağıtılan diğer programların özgür olması gerektiğinde ısrar etmemelidir.
  10. Örnek LisanslarGPL, BSD, ve Artistik lisanslar özgür olduğunu değerlendirdiğimiz lisanslardır.

Özgür yazılım topluluğu ile sosyal sözleşme kavramı Ean Schuessler tarafından önerilmiştir. Bu belgenin taslağı Bruce Perens tarafından yazılmış ve diğer Debian geliştiricileri tarafından Temmuz 1997’de bir ay süren bir e-posta konferansı boyunca düzenlenerek Debian Projesinin resmî hareket tarzı olarak kabul edilmiştir

.

Bruce Perens, daha sonraları Debian’a özel bölümleri Debian Özgür Yazılım Yönergelerinden çıkararak Açık Yazılım Tanımıını yazmıştır.

Diğer kuruluşlar bu belgeyi aynen veya değiştirerek kullanabilirler. Böyle yapmanız halinde, lütfen Debian projesine referans verin.

debian.org

 

 

0

GNU'yu hiç duymamış olan GNU kullanıcıları

Çoğu insan, GNU’yu hiç duymamıştır. GNU’yu, “Linux” diye tanımlayan insanlar sağ olsunlar. GNU sistemlerini kullanan bir sürü insan bile, GNU’yu hiç duymamıştır. Bununla beraber, GNU’nun, insanlar duyduğunda çağrıştırdığı bazı bağları vardır. GNU, özgür yazılım hareketinin özgürlük kavramı amacıyla bağlantılıdır. Bu bağ, rastlantısal değildir. GNU’nun geliştirilmesini güdüleyen şey, bir bilgisayarın kullanımına olanak verme ve bu işi özgürce yapmanızı sağlamaktır.

Continue Reading →

Özgürlük ve toplumsal birlik amaçlarımız arasındaki bağ, GNU adıyla, GNU nedir bilmeyen yüz binlerce GNU/Linux kullanıcısının aklında oluşmaktadır. Wikipedia’da ve ağın dört bir yanında. Eğer, kullanıcılar, GNU hakkında araştırma yaparsa, özgür yazılım ve özgürlük konularını içeren bir www.gnu.org bulacaklardır.

“GNU/Linux” içindeki “GNU” adını ilk defa gören birisi, bir şeylerle bağ kuramayacaktır. Ancak, insanlar, sistemin temel olarak GNU olduğunu öğrendiklerinde, onları, amaçlarımızı öğrenmeye bir adım daha yakınlaşmış görürüz. Örneğin, biraz merakla, GNU hakkında daha fazla veri aramaya başlayabilirler.

Eğer aramazlarsa, nasıl olsa karşılarına çıkacaktır. “Açık kaynak” sanatı, insanları kullanıcıların özgürlükleri düşüncesinden uzaklaştırmaya çalışsa da, durum tam olarak böyle değildir. Hala GNU ve özgür yazılım hakkında konuşmalar olmakta ve böylece insanların GNU ile karşılaşma olasılıkları da bulunmaktadır. Bu olduğunda, eğer okuyucu, bir GNU sistemi kullandığını biliyorsa, GNU hakkında daha çok bilgiye ulaşmak istiyor-özgürlük ve toplum için, bir kampanyanın işiymiş gibi- demektir.

Zamanla, sistemi, “GNU/Linux” olarak adlandırmak, GNU sistemini geliştirme amacımız olan özgürlük kavramını yaymaya yardımcı olur. Özgür yazılım hakkında tartışmaların bütünüyle deneyimsizce ve erdem dışı yapıldığı bir dünyada, topluluğumuz, bu amaçların ayırdında olanlara, amaçları hatırlatıcı bir görev üstlenmiştir. Sizden, sistemi “GNU/Linux” olarak adlandırmanızı istediğimizde, GNU’nun farkında olmanın, yavaş yavaş ama kesinlikle özgür yazılım amaçlarının topluma kazandırılması demek olduğunu söylemek istiyoruz.

gnu.org

0

Bilgisayarınıza güvenebilir misiniz?

(Okuduğunuz yazı, Richard Stallman tarafından kaleme alınan “Can You Trust Your Computer?” (“Bilgisayarınıza Güvenebilir misiniz?”) isimli makalenin Elif ERYILMAZ tarafından Türkçe’ye kazandırılmış hâlidir. Dilimize çevirdiği için Elif ERYILMAZ’a teşekkür ederiz.)  Bilgisayarınız kendine verilen emirleri kimden almalı? İnsanların çoğu, bilgisayarlarının onların emirlerine uymaları gerektiğini düşünür, bilgisayarları başka birilerinin emirlerine uymamalıdır. “Trusted computing” denen sistem ile , büyük medya kuruluşları (film şirketleri ve ses-müzik kaydı yapan şirketler) Microsoft ve Intel gibi bilgisayar şirketleriyle beraber sizin yerinize bilgisayarınızın onlara uyması için plan yapıyor. (Bu planın Microsoft’a uyarlanmış hâline “Palladium” denir.) Önceden kötü amaçlı özellikler bulunduran şahsi programlar bu planla birlikte evrenselleşecek.

Continue Reading →

Şahsi yazılım, temel olarak, kullanıcının bilgisayarın ne yaptığını kontrol edemediğini ifade eder; kullanıcı kaynak kodunu açamaz, veya onu değiştiremez. Akıllı işadamlarının, kendi kontrollerini kullanmaları için kullanıcıların yararına olmayan yollar bulmaları bu anlamda şaşırtıcı değildir. Microsoft, birkaç kez bunu yapmıştır: Windows’un bir uyarlaması, kullanıcının sabit diskindeki bütün yazılımı Microsoft’a iletmek için tasarlandı; Windows Media Player’da yeni çıkan bir “güvenlik” (“security”) yükseltimi (upgrade), kullanıcıların yeni kısıtlamaları kabul etmesi gereğini getirdi. Ama Microsoft bu konuda yalnız değildir: KaZaa müzik-paylaşım yazılımı, öyle tasarlanmıştır ki, KaZaa’nın iş ortağı, kendi müşterilerine kullanıcının bilgisayarının kullanımını kiralayabilir. Bu kötü amaçlı özellikler çoğunlukla gizlidir, ama kullanıcı bu özellikler hakkında bilgi sahibi olsa bile, bunları bilgisayardan çıkarmak zordur, çünkü kullanıcının elinde kaynak kodu bulunmaz.

Geçmiş yıllarda bunlar, kısıtlı olaylardı. “Trusted computing” ile bu olay kısıtlı olmaktan çıkıp her tarafa yayılacak. Tehlikeli hesaplama anlamına gelen “Treacherous computing”, bu duruma daha uygun bir isimdir, çünkü plan, kullanıcının bilgisayarının sistematik olarak, kullanıcıya itaatsizlik edeceğinden emin olmak için tasarlanır. Aslında amaç, kullanıcının bilgisayarının bir genel-amaç bilgisayarı olarak iş görmesini durdurmak içindir. Yapacağınız her işlem için izin almanız gerekebilir.

“Treacherous computing” yönteminin temelinde yatan teknik fikir, bilgisayarın, dijital bir şifreleme ve imza aracını kapsadığıdır, ve anahtarlar kullanıcıdan gizli tutulur. Şahsi programlar, kullanıcının diğer hangi programları çalıştırabileceğini, hangi dökümanlara ve veriye ulaşabileceğini ve kullanıcının hangi programlara geçiş yapabileceğini kontrol etmesi için bu aracı kullanacak. Bu programlar devamlı olarak Internet üzerinden yeni otorite kurallarını indirecek, ve otomatik olarak kullanıcıya o kuralları koyacak. Eğer kullanıcı, Internet’ten periyodik olarak yeni kuralları elde etmesi için kendi bilgisayarına izin vermezse, programın bazı özellikleri otomatik olarak iş görmeyi durduracak.

Tabii, Hollywood ve kayıt şirketleri,”DRM (Digital Restrictions Management)” denen dijital kısıtlama yönetimi için “treacherous computing” kullanmayı planlıyorlar, bundan dolayı indirilen görüntü ve müzikler, sadece belirtilen bir bilgisayarda kullanılabilecek. En azından kullanıcının bu şirketlerden alacağı yetkilendirilmiş dosyaları paylaşması tamamen imkansız hâle gelecek. Kamu ve siz, bu şeyleri paylaşabilmek için hem özgürlük hem de imkana sahip olmalısınız. (Ben, birilerinin, şifrelenmiş içeriği aşıp, onları yüklemek ve paylaşmak için bir yol bulacağını umuyorum ve bundan dolayı DRM tamamen başarılı olamayacak. Ama DRM sistemi için bu bir mazaret değildir.)

Paylaşımı imkansız hâle getirmek, yeteri kadar kötüdür, ama bu daha kötü bir duruma gelecek. E-posta ve dökümanlarda da aynı kolaylığı kullanmak için planlar vardır: e-posta’ların iki haftada kaybolması sonucu veya sadece bir şirketteki bilgisayarlarda okunabilen dökümanların olması gibi.

Riskli olduğuna inandığınız bir iş olduğunu ve patronunuzun yine de istediğini söyleyen bir e-mail aldığınızı düşünün. Bir ay sonra, sonuçlar felakete döndüğünde bu fikrin size ait olmadığını e-mail ile gösteremeyeceksiniz. Emirlerin kaybolan mürekkeple yazıldığı bir ortamda, “bir yerlere yazmak” sizi korumayacaktır.

Hayal edin, eğer siz, patronunuzdan, şirketinizin yıllık hesap kontrol dökümanlarını kağıt makinesinde kıymak, veya ülkeniz için tehlikeli bir tehdide izin vermek gibi yasadışı veya ahlakça yanlış olan bir politikayı belirten bir e-mail alıyorsunuz. Bugün siz, bir muhabire bunu yollayabilirsiniz, ve faaliyeti açığa vurabilirsiniz. “Treacherous computing” ile muhabir, dokümanı okuyamayacak; muhabirin bilgisayarı, ona uymayı reddedecek. “Treacherous computing”, bu yozlaşma ve bozulma için bir cennet hâline gelecek.

Microsoft Word gibi Word işlemcileri, kullanıcının dokümanlarını kaydettikleri zaman, hiçbir kelime işlemcisinin bu dökümanları okuyamamasından emin olmak için “treacherous computing”i kullanırlar. Biz bugün, Word dökümanlarını okuyacak özgür kelime işlemcilerini yapmak için zahmetli deneyler ile Word biçiminin sırlarını anlamaya uğraşırız. Eğer Word, “treacherous computing” kullanan dokümanları kaydederken şifreleme yaparsa, özgür yazılım toplumu, bu dokümanları okumak için yazılımı geliştirme şansına sahip olamayacak. Kaldı ki biz bunu yapabilsek bile, böyle programlar dijital Millennium telif hakkı kanunu (Digital Millennium Copyright Act) ile yasaklanabilir.

“Treacherous computing” kullanan programlar devamlı olarak, Internet’ten yeni otorite kurallarını indirecek ve otomatik olarak kullanıcıya o kuralları koyacaktır. Eğer Microsoft veya Amerikan hükümeti bir kullanıcının dokümanında yazılanları beğenmezse, bir başka bilgisayarın o dokümanı okumasını engellemek için yeni talimatlar verebilecektir. Her bilgisayar yeni talimatları indirdiği zaman bunlara uyacaktır. Yazdıklarınız tıpkı 1984-romanında olduğu gibi öncekileri de kapsayacak şekilde silinebilir. Hatta siz bile kendi yazdıklarınızı okuyamayaz hâle gelebilirsiniz.

Kullanıcı, “treacherous computing” yapan bir uygulamanın hangi kötü şeyleri yaptığını bulabileceğini, onların nasıl zorlayıcı olduğu üzerinde çalışabileceğini ve onları kabul edip etmemeye karar verebileceğini düşünebilir. Kabul etmek ileriyi göremeyerek akılsızca verilen bir karar olacaktır, ama asıl önemli nokta, kullanıcının bunları gördükten sonra hâlâ yerinde durmuyor olduğunu düşünmesidir. Kullanıcı programı kullanmaya bağımlı hâle geldiği andan itibaren, bu firmalar kullanıcının tuzağa yakalandığını bilirler; sonra, anlaşmayı değiştirebilirler. Bazı uygulamalar otomatik olarak bazı şeyleri farklı yapan program yükseltmelerini indirecek, ve program yükseltmeleri için kullanıcıya bir seçenek tanınmayacaktır.

Kullanıcı bugün, onu kullanmayarak şahsi yazılım ile sınırlanmaktan kaçınabilir. Eğer kullanıcı, GNU/Linux veya başka bir özgür işletim sistemini kullanırsa, ve, eğer kullanıcı, bu sistemlere şahsi uygulamaları yerleştirmekten kaçınırsa, kullanıcı bilgisayarının ne yaptığının sorumluluğunu alabilir. Eğer özgür bir programın, kötü amaçlı bir özelliği varsa, diğer geliştiriciler, bu özelliği düzeltirler ve kullanıcı düzeltilen uyarlamayı kullanabilir. Kullanıcı, ayrıca özgür olmayan işletim sistemlerinde özgür uygulama programlarını ve araçlarını kullanabilir; bu, kullanıcıya özgürlüğü tam olarak sunmak konusunda eksiktir, ama birçok kullanıcı bunu yapar.

“Treacherous computing” özgür işletim sistemleri ve özgür uygulamaların varlığını risk altına koyar, çünkü kullanıcı, bütünüyle onları çalıştıramayabilir. “Treacherous computing”in bazı uyarlamaları, özel bir şirket tarafından özellikle kontrol altında tutulması için belli bir işletim sistemini gerektirir. Özgür işletim sistemlerine yüklenemez. “Treacherous computing”in bazı uyarlamaları ise, işletim sistemi geliştiricisi tarafından her programın ayrı ayrı kontrol edilmesini gerektirir. Kullanıcı, böyle bir sistemde özgür uygulamaları çalıştıramaz. Eğer kullanıcı bunun nasıl olduğunu anlayıp, birisine anlatırsa, bu bir suç olabilir.

Şimdiden, bütün bilgisayarların “treacherous computing”i desteklemesini gerektirecek ve eski bilgisayarların internete bağlanmasını yasaklayacak Amerikan yasalarını hayata geçirmek için teklifler bulunuyor. CBDTPA (Biz ona “Tüket ama programlamayı deneme (Consume But Don’t Try Programming Act)” diyoruz), bunlardan biridir. Onlar yasal olarak, “treacherous computing”i kullanması için kullanıcıyı zorlamasa da, bunu kabul etmesi için çok büyük baskı uygularlar. İnsanlar bugünlerde birkaç tür probleme sebep olmasına rağmen iletişim için çoğunlukla Word biçimini kullanıyorlar. (Bakınız: “We Can Put an End to Word Attachments“) “Treacherous computing” yapan bir makine, sadece en son Word dokümanlarını okuyabilirse, birçok insan durumu sadece bireysel görüp (onu al, veya bırak) kendilerininkini bununla değiştirebilirler. “Treacherous computing”e, kullanıcılar olarak biz hep beraber karşı çıkmalıyız, ve kolektif bir şekilde bu durumla yüzleşmeliyiz.

“Treacherous computing” hakkında daha fazla bilgi için: http://www.cl.cam.ac.uk/users/rja14/tcpa-faq.html

“Treacherous computing”i engellemek için yapılacak düzenleme birçok vatandaşın katılımını gerektiriyor. Kullanıcılar olarak sizin yardımınıza ihtiyacımız var! Electronic Frontier Foundation ve Public Knowledge “treacherous computing”e karşı kampanya düzenliyor, ve bu amaca yönelik FSF’nin sponsor olduğu “Digital Speech Project” (Dijital Tartışma Projesi) yürütülüyor. Lütfen bu web sitelerini ziyaret edin, böylece yapılan işleri desteklemek için bu sitelere kaydolabilirsiniz.

Ayrıca, halka açık konular için Intel, IBM, HP Compaq ofislerine yazarak yardım edebilir, veya bilgisayarı satın aldığınız yerlere “trusted computing sistemlerinden satın almak için baskı altında olmak istemediğinizi açıklayabilir, bundan dolayı, herhangi bir şekilde bu sistemlerin üretilmesini istemeyebilirsiniz. Bunlar, yanlışlardan geri dönülmesi için tüketici gücünü oluşturabilir. Eğer bunu yaparsanız, lütfen yazdığınız mektupların kopyalarını, yukarıdaki kuruluşlara yollayınız.

Dipnot

1. GNU projesi,GNU Gizlilik Denetimi’ni (GNU Privacy Guard) dağıtır, genel-anahtar şifreleme ve dijital imzaları uygulayabilen program, güvenli ve özel e-postaları yollamak için kullanılır. GPG’nin “treacherous computing”den nasıl ayrıldığını keşfetmek, ve birini tehlikeli yapan şeylerin diğerini yardımsever yaptığını görmek işe yarayabilecek bir bilgidir.

Herhangi biri, size şifrelenen bir dokümanı yollamak için GPG’yi kullandığı zaman, ve siz, onu çözmesi için GPG’i kullandığınız zaman, sonuç, sizin, okuyabildiğiniz, iletebildiğiniz, kopyalayabildiğiniz, ve hatta başka birisine güvenle tekrar yollamak için şifreleyebildiğiniz şifrelenmemiş bir dokümandır. “Treacherous computing” yapan bir uygulama, ekrandaki sözcükleri okumanız için size izin verecektir, ama diğer yollarda kullanabileceğiniz şifrelenmemiş bir dokümanı üretmenize izin vermeyecektir. Özgür bir yazılım paketi olan GPG, güvenli özellikleri kullanıcılara uygun hale getirir; kullanıcılar da bunu kullanır. “Treacherous computing” ise, kullanıcılara kısıtlamalar koymak için tasarlanır; sistem bu kısıtlamaları kullanır.
2. “Treacherous computing” in destekçileri, söylemlerini bu sistemin yararlı kullanımlarına odaklarlar. Onların dedikleri çoğunlukla doğru, ama önemli değildir. Birçok donanım gibi, “treacherous computing” donanımı, zararlı olmayan amaçlar için kullanılabilir. Ama bu kullanımlar, “treacherous computing” olmadan diğer yollardan da yerine getirilebilir. “Treacherous computing”in yaptığı başlıca fark, kullanıcılar için yaptığı kötü sonuçtur: kullanıcıya karşı çalışmak için kullanıcının bilgisayarını donatmak bunun en önemli örneğidir.

Onların dedikleri doğrudur, ve benim dediklerim de doğru. Hepsini bir araya getirin ve siz ne elde ediyorsunuz? Neleri kaybedeceğimizden uzak küçük faydalar önümüze süren “treacherous computing”, bizim özgürlüğümüzü almak için bir plandır.
3. Microsoft, virüslere karşı koruyan bir güvenlik ölçümü için Palladium’u sunar, ama virüslere karşı koruyacağı talebi açıkça yanlıştır. Microsoft tarafından 2002 Ekim’de yapılan bir sunum gösteriyor ki, Palladium’un özelliklerinden biri, mevcut işletim sistemleri ve uygulamalarının çalışmaya devam edecek olması; bu yüzden, virüsler bugün yapabildiği bütün şeyleri yapabilmeye devam edecektir.

Microsoft, Palladium’la alakalı olarak “Güvenlik”ten konuştuğu zaman, doğal olarak bizim o sözcük ile ifade ettiklerimizi ifade etmez: kullanıcının istemediği şeylerden makinesini korumak bizim güvenlik anlayışımızdır. Onlar, başkalarının istemediği şekilde makinenizdeki verilere erişmenizi engellemeyi güvenlik sayarlar. Sunumdaki bir slayt, palladiumun, korumak için kullanılabileceği birkaç örnek listeledi, “Üçüncü şahıs sırları” ve “Kullanıcı sırları”nı kapsayan bu sunumda “Kullanıcı sırları”nı tırnak işareti ile belirterek palladiumun bu bağlamda bir gülünçlük yaptığı sonucunu akıllara getirdi.

Bizlerin güvenlik tanımı içerisinde kullandığımız saldırı (attack), kötü amaçlı kod (malicious code), yanıltmak (spoofing), güvenilen (trusted) gibi terimleri sunum sık sık kullandı. Ancak bunların hiçbiri, normal anlamını ifade etmiyordu. Saldırı (attack), birinin size zarar verecek şekilde çalışmasını değil, müzik kopyalamayı deneyenleri ifade ediyordu. Kötü amaçlı kod (malicious code), makinenize konan kısıtlayıcıları kaldırmak için tarafınızdan geliştirilen kodları ifade ediyordu. Yanıltma (spoofing), birisinin sizi kandırmasını ifade edeceğine, palladium’u kandırırken sizi ifade etmekteydi. Ve bu böyle sürüp gidiyor.
4. Palladium geliştiricileri tarafından önceden yapılan bir açıklamada, temel öncülün, onu her kim geliştirdiyse veya bilgileri topladıysa, sizin, onu nasıl kullandığınızın toplam kontrolüne bu kişinin sahip olması gerektiği belirtilmiştir. Bu, etiğin ve yasal sistemin eski günlere dönmesine neden olacak bir devrimi simgeler ve kontrolde benzersiz bir sistem yaratacaktır. Bu sistemlerin problemlerinin hiçbiri, yanlışlıkla yapılmış değildir; bunlar, temel amaçtan doğan sonuçlardır. Bizim amacımız da bunu geriye çevirmektir.

Bu makale ,”Free Software, Free Society: The Selected Essays of Richard M. Stallman” (“Özgür Yazılım, Özgür Toplum: Richard M. Stallman’ın Seçilmiş Denemeleri”)’dan alınarak yayınlanmıştır.

cagataycebi.com

0